- Peygamber, hizmetkârımın kulağına, bu başımı boynumdan onun ayıracağını söyledi. 3845
- گفت پیغمبر به گوش چاکرم ** کاو برد روزی ز گردن این سرم
- Peygamber, sevgilinin vahyiyle nihayet ölümümün onun eliyle olacağını haber verdi.
- کرد آگه آن رسول از وحی دوست ** که هلاکم عاقبت بر دست اوست
- O, daima “ Beni önce öldür de benden bu kötü ve yanlış iş zuhur etmesin” demekte;
- او همیگوید بکش پیشین مرا ** تا نیاید از من این منکر خطا
- Ben de “Mademki ölümüm senden olacak, ben kaza ve kadere karşı nasıl hile edebilirim?” demekteyim.
- من همیگویم چو مرگ من ز تست ** با قضا من چون توانم حیله جست
- O, daima önümde yerlere kapanarak “Ey Kerem sahibi, beni Tanrı hakkı için ikiye böl,
- او همیافتد به پیشم کای کریم ** مر مرا کن از برای حق دو نیم
- Ki bu kötü akıbete uğramayayım. Bu yüzden canım yanmasın” der; 3850
- تا نیاید بر من این انجام بد ** تا نسوزد جان من بر جان خود
- Ben de daima “Yürü, git. Kader kalemi, bunu yazdı, yazının mürekkebi de kurudu. Olan oldu. Kader kaleminden nice bayraklar, baş aşağı olur.
- من همیگویم برو جف القلم ** ز آن قلم بس سر نگون گردد علم
- Gönlümde, sana hiçbir düşmanlık yok. Çünkü bunu, ben senden bilmiyorum ki.
- هیچ بغضی نیست در جانم ز تو ** ز آن که این را من نمیدانم ز تو
- Sen Tanrı aletisin; yapan, Tanrı’nın eli. Hakkın aletini nasıl kınayayım, Hakkın aletine nasıl itiraz edeyim?” derim
- آلت حقی تو فاعل دست حق ** چون زنم بر آلت حق طعن و دق
- O, “Öyle ise kısas niçin?” dedi. Ali cevap verdi: “ O da Hak’tan, o da gizli bir sır.
- گفت او پس آن قصاص از بهر چیست ** گفت هم از حق و آن سر خفی است