- Onun eli, mademki kırıkları sarar, iyileştirir... Şu halde onun kırması şüphe yok ki yapmaktır.
- چون شکسته بند آمد دست او ** پس رفو باشد یقین اشکست او
- Fakat sen kırarsan der ki: “Gel yap bakalım.” Elin ayağın yok ki yapamazsın.
- گر تو آن را بشکنی گوید بیا ** تو درستش کن نداری دست و پا
- Şu halde kırmak, kırığı sarıp iyileştiren adamın hakkıdır.
- پس شکستن حق او باشد که او ** مر شکسته گشته را داند رفو
- Dikmeyi bilen yırtmayı da bilir. Neyi satarsa yerine daha iyisini alır. 3885
- آن که داند دوخت او داند درید ** هر چه را بفروخت نیکوتر خرید
- Evi yıkar, hâk ile yeksan eder; fakat bir anda da daha mamur bir hale getirir.
- خانه را ویران کند زیر و زبر ** پس به یک ساعت کند معمورتر
- Bir bedenden baş kesti mi yerine derhal yüz binlerce baş izhar eder.
- گر یکی سر را ببرد از بدن ** صد هزاران سر بر آرد در زمن
- Canilere kısas emretmese, yahut “Kısasta hayat var” demeseydi,
- گر نفرمودی قصاصی بر جناة ** یا نگفتی فی القصاص آمد حیات
- Kimin haddi vardı ki kendiliğinden, Tanrı hükmüne esir olmuş bir kişiye kılıç vurabilsin!
- خود که را زهره بدی تا او ز خود ** بر اسیر حکم حق تیغی زند
- Çünkü Tanrı, kimin gözünü açmışsa o adam bilir ki katil, takdirin esiridir. 3890
- ز آن که داند هر که چشمش را گشود ** کآن کشنده سخرهی تقدیر بود
- O takdir kimin boynuna geçmişse kendi oğlunun başına bile kılıç vurmuştur.
- هر که را آن حکم بر سر آمدی ** بر سر فرزند هم تیغی زدی