O öyle bir kişiydi ki imtihan günü ( yani Miraç’ta) yedi göğün hazinesine karşı hem yüzünü yumdu, hem gönlünü kapadı.
آن که او از مخزن هفت آسمان ** چشم و دل بر بست روز امتحان
Onu görmek için yedi kat gök uçtan uca hurilerle meleklerle dolmuştur.3950
از پی نظارهی او حور و جان ** پر شده آفاق هر هفت آسمان
Hepsi kendilerini, onun için bezemişti, fakat onda sevgiliye aşktan, sevgiliye meyil ve muhabbetten başka bir heva ve heves nerede ki:
خویشتن آراسته از بهر او ** خود و را پروای غیر دوست کو
O, Tanrı ululuğuyla, Tanrı celâliyle öyle dolmuştur ki bu dereceye, bu makama Tanrı ehli bile yol bulamaz.
آن چنان پر گشته از اجلال حق ** که در او هم ره نیابد آل حق
“Bizim makamımıza ne bir şeriat sahibi peygamber erişebilir, ne melek, hattâ ne de ruh” dedi. Artık düşünün anlayın!
لا یسع فینا نبی مرسل ** و الملک و الروح ایضا فاعقلوا
“Göz Tanrı’dan başka bir yere şaşmadı, meyletmedi” sırrına mazharız, karga değiliz; âlemi renk renk boyayan Tanrı sarhoşuyuz; bağın bahçenin sarhoşu değil” buyurdu!
گفت ما زاغیم همچون زاغ نه ** مست صباغیم مست باغ نه
Göklerin, akılların hazineleri bile Peygamber’in gözüne bir çöp kadar ehemmiyetsiz görünürse.3955
چون که مخزنهای افلاک و عقول ** چون خسی آمد بر چشم رسول
Artık Mekke, Şam ve Irak ne oluyor ki onlar için savaşsın, onlara iştiyak çeksin!
پس چه باشد مکه و شام و عراق ** که نماید او نبرد و اشتیاق
Ancak gönlü kötü olan, onun işlerini kendi bilgisizliğine, kendi hırsına göre mukayese eden kişi onun hakkında böyle bir şüpheye düşer.
آن گمان بر وی ضمیر بد کند ** که قیاس از جهل و حرص خود کند
Sarı camdan bakarsan güneşin nurunu sapsarı görürsün.
آبگینهی زرد چون سازی نقاب ** زرد بینی جمله نور آفتاب