- Ey yahudiler; halk içinde namusunuzu korumak istiyorsanız bu dileği, bu ölüm temennisini dile getirin” dedi. 3970
- ای جهودان بهر ناموس کسان ** بگذرانید این تمنا بر زبان
- Muhammed, bu bayrağı kaldırınca bir tek yahudi bile bu istekte bulunmaya cüret edemedi.
- یک جهودی این قدر زهره نداشت ** چون محمد این علم را بر فراشت
- Peygamber “Eğer bunu dillerine getirirlerse dünyada tek bir yahudi bile kalmaz” dedi.
- گفت اگر رانید این را بر زبان ** یک یهودی خود نماند در جهان
- Bunun üzerine yahudiler ; “Ey din ışığı, bizi rüsvay etme! Diyerek mal ve haraç verdiler.
- پس یهودان مال بردند و خراج ** که مکن رسوا تو ما را ای سراج
- Bu sözün sonu görünmez. Mademki gözün sevgiliyi gördü, ver elini bana!
- این سخن را نیست پایانی پدید ** دست با من ده چو چشمت دوست دید
- Emîr-ül Müminîn Ali Kerremallâhu Vechehu’nun, arkadaşına “Sen benim yüzüme tükürünce nefsim kabardı, savaşımda ihlâs kalmadı. Seni öldürmeme mâni buydu” demesi
- گفتن امیر المؤمنین علی کرم الله وجهه با قرین خود که چون خدو انداختی در روی من نفس من جنبید و اخلاص عمل نماند، مانع کشتن تو آن شد
- Emirül Müminin, o gence dedi ki: “Ey yiğit! Savaşırken, 3975
- گفت امیر المؤمنین با آن جوان ** که به هنگام نبرد ای پهلوان
- Sen benim yüzüme tükürünce nefsim kabardı, hiddet ettim, huyum harap berbat bir hale geldi.
- چون خدو انداختی در روی من ** نفس جنبید و تبه شد خوی من
- Öyle bir hale geldim ki o anda savaşımın yarısı Tanrı içindi, yarısı nefsim için. Tanrı işinde ortaklık yaraşmaz.
- نیم بهر حق شد و نیمی هوا ** شرکت اندر کار حق نبود روا
- Sen Tanrı nakışısın: Seni, o, kudret eliyle yarattı, bezedi. Onunsun, benim değil.
- تو نگاریدهی کف مولاستی ** آن حقی کردهی من نیستی
- Tanrı’nın nakışını yine Tanrı eliyle kır; sevgilinin camına sevgilinin taşını at!”
- نقش حق را هم به امر حق شکن ** بر زجاجهی دوست سنگ دوست زن