- Sen benim yüzüme tükürünce nefsim kabardı, hiddet ettim, huyum harap berbat bir hale geldi.
- چون خدو انداختی در روی من ** نفس جنبید و تبه شد خوی من
- Öyle bir hale geldim ki o anda savaşımın yarısı Tanrı içindi, yarısı nefsim için. Tanrı işinde ortaklık yaraşmaz.
- نیم بهر حق شد و نیمی هوا ** شرکت اندر کار حق نبود روا
- Sen Tanrı nakışısın: Seni, o, kudret eliyle yarattı, bezedi. Onunsun, benim değil.
- تو نگاریدهی کف مولاستی ** آن حقی کردهی من نیستی
- Tanrı’nın nakışını yine Tanrı eliyle kır; sevgilinin camına sevgilinin taşını at!”
- نقش حق را هم به امر حق شکن ** بر زجاجهی دوست سنگ دوست زن
- Kâfir bu sözü işitti, gönlünde öyle bir nur zuhur etti ki zünnarını kesti. 3980
- گبر این بشنید و نوری شد پدید ** در دل او تا که زناری برید
- “Ben, cefa tohumunu ekmiştim, seni başka türlü sanıyordum.
- گفت من تخم جفا میکاشتم ** من ترا نوعی دگر پنداشتم
- Halbuki sen Tanrı huylu bir teraziymişsin, hattâ her terazinin oku senmişsin!
- تو ترازوی احد خو بودهای ** بل زبانهی هر ترازو بودهای
- Meğer sen benim soyum sopummuşsun; meğer çırağımın, dinimin aydınlığı senmişsin!
- تو تبار و اصل و خویشم بودهای ** تو فروغ شمع کیشم بودهای
- Ben o görür göz arayan çırağın kulu, kölesiyim ki senin çırağın da ondan nurlanmış, aydınlanmıştır...
- من غلام آن چراغ چشم جو ** که چراغت روشنی پذرفت از او
- Ben, o nur denizinin kulu, kurbanıyım ki böyle bir inci izhar eder. 3985
- من غلام موج آن دریای نور ** که چنین گوهر بر آرد در ظهور