- Sabahı zuhura getiren, İsrafil gibi, herkesi o diyardan suret âlemine getirir;
- فالق الإصباح اسرافیلوار ** جمله را در صورت آرد ز ان دیار
- Yayılmış ruhları cisim yapar, her cismi de tekrar gebe bırakır.
- روحهای منبسط را تن کند ** هر تنی را باز آبستن کند
- Can atlarını eğersiz kor; bu, “uyku ölümün kardeşidir” sırrıdır. 400
- اسب جانها را کند عاری ز زین ** سر النوم اخ الموت است این
- Fakat gündüzün geri gelmeleri için ayaklarını uzun bir bağla bağlar.
- لیک بهر آن که روز آیند باز ** بر نهد بر پایشان بند دراز
- Ta ki o çayırdan, onu geri çeke ve otlaktan yine yük altına getire.
- تا که روزش واکشد ز ان مرغزار ** وز چراگاه آردش در زیر بار
- Keşki Eshâb-ı Kehf gibi yahut Nuh’un gemisi gibi bu ruhu koruyaydı.
- کاش چون اصحاب کهف این روح را ** حفظ کردی یا چو کشتی نوح را
- Da bu fikir, bu göz ve kulak; şu uyanıklık ve akıl tufanından kurtulaydı.
- تا از این طوفان بیداری و هوش ** وارهیدی این ضمیر چشم و گوش
- Dünyada nice Eshab-ı Kehf vardır ki bu zamanda senin yanı başında ve önündedir. 405
- ای بسی اصحاب کهف اندر جهان ** پهلوی تو پیش تو هست این زمان
- Mağara da, dost da onunla terennüm etmektir. Ne fayda, senin gözünde ve kulağında mühür var?
- غار با او یار با او در سرود ** مهر بر چشم است و بر گوشت چه سود
- Halifenin Leylâ’yı görmesi
- قصهی دیدن خلیفه لیلی را
- Halife, Leylâ’ya dedi ki: ”Sen o musun ki Mecnun, senin aşkından perişan oldu ve kendini kaybetti.
- گفت لیلی را خلیفه کان توی ** کز تو مجنون شد پریشان و غوی