- Bana kelime-i şahadeti söyle, bende söyleyeyim ki seni zamanın en yücesi gördüm” dedi.
- عرضه کن بر من شهادت را که من ** مر ترا دیدم سرافراز زمن
- Onlar beraber akrabasından, kavminden elli kişiye yakın kimse de âşıkçasına dine yüz tuttular, müslüman oldular.
- قرب پنجه کس ز خویش و قوم او ** عاشقانه سوی دین کردند رو
- Ali, ilim kılıcıyla bu kadar boğazı, bu kadar halkı kılıçtan kurtardı.
- او به تیغ حلم چندین حلق را ** وا خرید از تیغ و چندین خلق را
- Hilim kılıcı, demir kılıçtan daha keskin, hattâ yüzlerce ordudan daha galip, daha üstündür.
- تیغ حلم از تیغ آهن تیزتر ** بل ز صد لشکر ظفر انگیزتر
- Yazıklar olsun ki iki lokmacık yendi de bu yüzden fikir çoşkunluğu dondu, yatıştı. 3990
- ای دریغا لقمهای دو خورده شد ** جوشش فکرت از آن افسرده شد
- Bir buğday tanesi, Âdem Peygamberin güneşinin tutulmasına... Arzın, güneş ile ay arasına girmesi, dolunayın kararmasına sebep oldu.
- گندمی خورشید آدم را کسوف ** چون ذنب شعشاع بدری را خسوف
- İşte sana gönlün letafeti! Bir avuç balçıktan (bir iki lokma ekmekten) ay darmadağın bir hale gelmekte!
- اینت لطف دل که از یک مشت گل ** ماه او چون میشود پروین گسل
- Ekmek manevi olursa yenmesinde fayda var. Fakat bildiğimiz ekmeğin faydası yok, kalbi daraltıyor.
- نان چو معنی بود خوردش سود بود ** چون که صورت گشت انگیزد جحود
- Manevi ekmek, yeşil diken gibi... deve yiyince yüz türlü fayda, yüzlerce lezzet bulmakta.
- همچو خار سبز کاشتر میخورد ** ز ان خورش صد نفع و لذت میبرد
- Fakat yeşilliği gitti de kurudu mu, onu çölde deve yiyince; 3995
- چون که آن سبزیش رفت و خشک گشت ** چون همان را میخورد اشتر ز دشت