- Ta ki o çayırdan, onu geri çeke ve otlaktan yine yük altına getire.
- تا که روزش واکشد ز ان مرغزار ** وز چراگاه آردش در زیر بار
- Keşki Eshâb-ı Kehf gibi yahut Nuh’un gemisi gibi bu ruhu koruyaydı.
- کاش چون اصحاب کهف این روح را ** حفظ کردی یا چو کشتی نوح را
- Da bu fikir, bu göz ve kulak; şu uyanıklık ve akıl tufanından kurtulaydı.
- تا از این طوفان بیداری و هوش ** وارهیدی این ضمیر چشم و گوش
- Dünyada nice Eshab-ı Kehf vardır ki bu zamanda senin yanı başında ve önündedir. 405
- ای بسی اصحاب کهف اندر جهان ** پهلوی تو پیش تو هست این زمان
- Mağara da, dost da onunla terennüm etmektir. Ne fayda, senin gözünde ve kulağında mühür var?
- غار با او یار با او در سرود ** مهر بر چشم است و بر گوشت چه سود
- Halifenin Leylâ’yı görmesi
- قصهی دیدن خلیفه لیلی را
- Halife, Leylâ’ya dedi ki: ”Sen o musun ki Mecnun, senin aşkından perişan oldu ve kendini kaybetti.
- گفت لیلی را خلیفه کان توی ** کز تو مجنون شد پریشان و غوی
- Sen başka güzellerden güzel değilsin. ” Leyla, “Sus, çünkü sen Mecnun değilsin” diye cevap verdi.
- از دگر خوبان تو افزون نیستی ** گفت خامش چون تو مجنون نیستی
- Uyanık olan daha ziyade uykudadır. Onun uyanıklığı uykusundan beterdir.
- هر که بیدار است او در خوابتر ** هست بیداریش از خوابش بتر
- Canımız Hak ile uyanık olmazsa uyanıklık, bizim için iki dağ arasındaki boğaz ve geçit gibidir. 410
- چون به حق بیدار نبود جان ما ** هست بیداری چو در بندان ما
- Canın; her gün hayalin tekmesini yemeden, ziyandan, faydadan, elden çıkarma, kaybetme korkusundan.
- جان همه روز از لگدکوب خیال ** وز زیان و سود وز خوف زوال