English    Türkçe    فارسی   

1
418-427

  • Ahmağın biri, o gölgeyi avlamaya kalkışır, takati kalmayıncaya kadar koşar.
  • O gölgenin havadaki kuşun aksi olduğundan; o gölgenin aslının nerde bulunduğundan haberi yok!
  • Gölgeye doğru ok atar. Bu araştırma yüzünden okluk bomboş kalır. 420
  • Ömrünün okluğu boşaldı. Ömür gitti; gölge avı ardında koşmada yandı eridi!
  • Bir kişinin dadısı, Tanrı gölgesi olursa onu gölgeden ve hayalden kurtarır.
  • Tanrı’ya kul olan, Tanrı gölgesidir. O bu âlemden ölmüş, Tanrı ile dirilmiştir.
  • Fırsatı kaçırmadan ve şüphe etmeksizin onun eteğine sarıl ki ahir zamanın sonundaki fitnelerden kurtulasın.
  • Tanrı gölgeyi nasıl uzattı (ayeti) evliyanın nakşidir. Çünkü veli, Tanrı güneşi nurunun delilidir. 425
  • Bu yolda bu delil olmaksızın yürüme, Halil gibi “Ben batanları sevmem ” de!
  • Yürü, gölgeden bir güneş bul. Şah Şems-i Tebrîzî’nin eteğine yapış!