- Yolda bundan daha güç geçit yoktur. Ne kutludur o kişi ki yoldaşı, haset değildir.
- ای خنک آن کش حسد همراه نیست ** عقبهای زین صعبتر در راه نیست
- Bu beden, haset evi olagelmiştir. Soy sop hasetten bulaşık bir hale düşer.
- این جسد خانهی حسد آمد بدان ** از حسد آلوده باشد خاندان
- Ten haset evidir ama Tanrı, o teni tertemiz etmiş, arıtmıştır.
- گر جسد خانهی حسد باشد و لیک ** آن جسد را پاک کرد الله نیک
- “Evimi temizleyin” “ayeti” beden temizliğini bildirir. Bedenin tılsımı toprağa mensupsa da hakikatte nur definesidir.
- طهرا بيتي بیان پاکی است ** گنج نور است ار طلسمش خاکی است
- Sen (hakikatte) teni olmayana hile ve haset edersen o hasetten gönül kararır. 435
- چون کنی بر بیجسد مکر و حسد ** ز آن حسد دل را سیاهیها رسد
- Tanrı erlerinin ayakları altına toprak ol! ,bizim gibi sen de hasedin başına toprak at!
- خاک شو مردان حق را زیر پا ** خاک بر سر کن حسد را همچو ما
- Vezirin haset etmesi
- بیان حسد وزیر
- O vezirciğin yaratılışı hasettendi, onun için abes yere kulağını, burnunu yele verdi!
- آن وزیرک از حسد بودش نژاد ** تا به باطل گوش و بینی باد داد
- O ümitle ki haset iğnesinden akan zehirle mahzunları tâ canlarından zehirliye.
- بر امید آن که از نیش حسد ** زهر او در جان مسکینان رسد
- Hasetten burnunu koparan kişi, kendisini kulaksız ve burunsuz bırakır.
- هر کسی کاو از حسد بینی کند ** خویشتن بیگوش و بیبینی کند
- Burun, odur ki bir koku alsın ve kokuda, koku alanı bir yüzün bulunduğu tarafa götürsün. 440
- بینی آن باشد که او بویی برد ** بوی او را جانب کویی برد