Tabiatın hoşlandığı her şey, vakti geçince, çorak yere ekilmiş tohum gibi mahsul vermez.
هر چه ذوق طبع باشد چون گذشت ** بر نیارد همچو شوره ریع و کشت
Onun mahsulü, pişmanlıktan başka bir şey olmaz; onun kazancı, sahibine ziyandan başka bir şey getirmez.
جز پشیمانی نباشد ریع او ** جز خسارت پیش نارد بیع او
O zevk, sonunda da önünde olduğu gibi kolay ve hoş görünmez; nihayette adı güç olur, güçlenmiş bir hale gelir.
آن میسر نبود اندر عاقبت ** نام او باشد معسر عاقبت
Sen güçleştirilmişle, kolaylaştırılmışı, birbirinden ayırt et; bunun yüzünü de sonuna nazaran gör, onun yüzünü de sonuna nazaran.”
تو معسر از میسر باز دان ** عاقبت بنگر جمال این و آن
Bir tomarda da; “Bir üstat ara. Akıbeti görme hassasını nesepte (şunun bunun soyundan gelmiş olmakta ve bununla öğünende) bulamazsın.490
در یکی گفته که استادی طلب ** عاقبت بینی نیابی در حسب
Her çeşit din sâlikleri üstat aramaksızın, peygamberlere tâbi olmaksızın işlerin akıbetlerini gördüler, kendi akıllarınca netice hakkında istidlâllerde bulundular da bu yüzden hata ve dalâlete düştüler.
عاقبت دیدند هر گون ملتی ** لاجرم گشتند اسیر زلتی
Akıbet görme; elle dokunmuş, örülmüş değildir. Böyle olsaydı dinlerde nasıl ayrılık olurdu?” demişti.
عاقبت دیدن نباشد دستباف ** ور نه کی بودی ز دینها اختلاف
Bir tanesinde demişti ki: “Usta da sensin; çünkü ustayı da sen tanırsın.
در یکی گفته که استا هم تویی ** ز انکه استا را شناسا هم تویی
Er ol, erlerin maskarası olma; kendi başının çaresine bak sersemleşme.”
مرد باش و سخرهی مردان مشو ** رو سر خود گیر و سر گردان مشو
Bir diğerinde; “Bunların hepsi birdir. İki gören kimse şaşı adamcağızdır” demiş.495
در یکی گفته که این جمله یکی است ** هر که او دو بیند احول مردکی است