- İnayet et. Allah için olsun, bundan ziyade bizi kendinden ayırma!
- از سر اکرام و از بهر خدا ** بیش از این ما را مدار از خود جدا
- Bizler çocuk gibiyiz, sen bize dadısın; sen bizim üzerimize o gölgeyi döşe” demişlerdi. 555
- ما چو طفلانیم و ما را دایه تو ** بر سر ما گستران آن سایه تو
- Vezir dedi ki: “Ruhum dostlardan uzak değildir. Fakat dışarı çıkmaya izin yok.”
- گفت جانم از محبان دور نیست ** لیک بیرون آمدن دستور نیست
- Emirler rica ve şefaate, müritler dil uzatmaya başladılar:
- آن امیران در شفاعت آمدند ** و آن مریدان در شناعت آمدند
- “Ey kerem sahibi! Bu ne kötü talih ki sensiz gönülden de yetim kalmışızdır, dinden de.
- کاین چه بد بختی است ما را ای کریم ** از دل و دین مانده ما بیتو یتیم
- Sen bahaneler ediyorsun, biz ise dertle yürek yangınlığından soğuk soğuk ah edip duruyoruz.
- تو بهانه میکنی و ما ز درد ** میزنیم از سوز دل دمهای سرد
- Biz senin sohbetine alışmışız. Biz senin hikmet sütünle beslenmişiz. 560
- ما به گفتار خوشت خو کردهایم ** ما ز شیر حکمت تو خوردهایم
- Allah aşkına bize bu cefayı yapma; lütfet, bugünü yarına bırakma!
- الله الله این جفا با ما مکن ** خیر کن امروز را فردا مکن
- Gönlün razı olur mu, âşıkların, akıbet istifadesiz kalsınlar?
- میدهد دل مر ترا کاین بیدلان ** بیتو گردند آخر از بیحاصلان
- Hepsi de karadaki balık gibi çırpınıyorlar. Suyu aç, ırmağın bendini yık!
- جمله در خشکی چو ماهی میتپند ** آب را بگشا ز جو بر دار بند