- Vezir dedi ki: “Ruhum dostlardan uzak değildir. Fakat dışarı çıkmaya izin yok.”
- گفت جانم از محبان دور نیست ** لیک بیرون آمدن دستور نیست
- Emirler rica ve şefaate, müritler dil uzatmaya başladılar:
- آن امیران در شفاعت آمدند ** و آن مریدان در شناعت آمدند
- “Ey kerem sahibi! Bu ne kötü talih ki sensiz gönülden de yetim kalmışızdır, dinden de.
- کاین چه بد بختی است ما را ای کریم ** از دل و دین مانده ما بیتو یتیم
- Sen bahaneler ediyorsun, biz ise dertle yürek yangınlığından soğuk soğuk ah edip duruyoruz.
- تو بهانه میکنی و ما ز درد ** میزنیم از سوز دل دمهای سرد
- Biz senin sohbetine alışmışız. Biz senin hikmet sütünle beslenmişiz. 560
- ما به گفتار خوشت خو کردهایم ** ما ز شیر حکمت تو خوردهایم
- Allah aşkına bize bu cefayı yapma; lütfet, bugünü yarına bırakma!
- الله الله این جفا با ما مکن ** خیر کن امروز را فردا مکن
- Gönlün razı olur mu, âşıkların, akıbet istifadesiz kalsınlar?
- میدهد دل مر ترا کاین بیدلان ** بیتو گردند آخر از بیحاصلان
- Hepsi de karadaki balık gibi çırpınıyorlar. Suyu aç, ırmağın bendini yık!
- جمله در خشکی چو ماهی میتپند ** آب را بگشا ز جو بر دار بند
- Ey zamanede nazîri olmayan zat! Allah aşkına halkın imdadına yetiş!”
- ای که چون تو در زمانه نیست کس ** الله الله خلق را فریاد رس
- Vezirin müritleri defetmesi
- دفع گفتن وزیر مریدان را
- Vezir dedi ki: “Dikkat ediniz, ey dedikodu düşkünleri! Dilden çıkan ve kulakla duyulan zahiri vaizleri arayanlar! 565
- گفت هان ای سخرگان گفتوگو ** وعظ و گفتار زبان و گوش جو