- Serkeş sureti, eziyetle eritip mahveyle ki onun altında define gibi olan vahdeti göresin.
- صورت سرکش گدازان کن به رنج ** تا ببینی زیر او وحدت چو گنج
- Eğer sen eritmezsen onun (Tanrı’nın) inayetleri, esasen onu eritir. Ey gönlüm, kulu olan Tanrı!
- ور تو نگذاری عنایتهای او ** خود گدازد ای دلم مولای او
- O, hem gönüllere kendini gösterir, hem dervişin hırkasını diker. 685
- او نماید هم به دلها خویش را ** او بدوزد خرقهی درویش را
- Hepimiz yayılmıştık ve bir cevherdik. Orada başsız ve ayaksızdık;
- منبسط بودیم و یک جوهر همه ** بیسر و بیپا بدیم آن سر همه
- Güneş gibi bir cevherdik, düğümsüz ve saftık, su gibi.
- یک گهر بودیم همچون آفتاب ** بیگره بودیم و صافی همچو آب
- O güzel ve lâtif nur surete gelince kale burçlarının gölgesi gibi sayı meydana çıktı.
- چون به صورت آمد آن نور سره ** شد عدد چون سایههای کنگره
- Mancınıkla burçları yıkın ki bu bölüğün arasından ayrılık kalksın.
- کنگره ویران کنید از منجنیق ** تا رود فرق از میان این فریق
- Mutlaka ben bunu açar, anlatırdım, fakat bir fikir bile sürçmesin, (bundan) korkarım. 690
- شرح این را گفتمی من از مری ** لیک ترسم تا نلغزد خاطری
- Nükteler keskin bir çelik kılıç gibidir. Eğer kalkanın yoksa gerisin geriye kaç!
- نکتهها چون تیغ پولاد است تیز ** گر نداری تو سپر واپس گریز
- Kalkansız bu elmasın karşısına gelme. Çünkü kılıca, kesmekten utanç gelmez.
- پیش این الماس بیاسپر میا ** کز بریدن تیغ را نبود حیا