- Nükteler keskin bir çelik kılıç gibidir. Eğer kalkanın yoksa gerisin geriye kaç!
- نکتهها چون تیغ پولاد است تیز ** گر نداری تو سپر واپس گریز
- Kalkansız bu elmasın karşısına gelme. Çünkü kılıca, kesmekten utanç gelmez.
- پیش این الماس بیاسپر میا ** کز بریدن تیغ را نبود حیا
- Ben bu sebepten kılıcı kına koydum; Ters okuyan birisi, aykırı mana vermesin.
- زین سبب من تیغ کردم در غلاف ** تا که کج خوانی نخواند بر خلاف
- Hikâyeyi tamamlamaya, doğrular topluluğunun vefakârlığından bahse geldik:
- آمدیم اندر تمامی داستان ** وز وفاداری جمع راستان
- O reisin ölümünden sonra kalktılar, yerine bir vekil istedilerdi. 695
- کز پس این پیشوا برخاستند ** بر مقامش نایبی میخواستند
- Emirlerin veliahtlık için savaşları ve birbirlerine kılıç çekmeleri
- منازعت امرا در ولیعهدی
- O emirlerin birisi öne düşüp o vefalı kavmin yanına gitti.
- یک امیری ز آن امیران پیش رفت ** پیش آن قوم وفا اندیش رفت
- Dedi ki: “İşte o zatın vekili; zamanede İsa halifesi benim.
- گفت اینک نایب آن مرد من ** نایب عیسی منم اندر زمن
- İşte tomar, ondan sonra vekilliğin bana ait olduğuna dair burhanımdır.”
- اینک این طومار برهان من است ** کاین نیابت بعد از او آن من است
- Öbür emir de pusudan çıkageldi. Hilâfet hususunda onun dâvası da bunun dâvası gibiydi.
- آن امیر دیگر آمد از کمین ** دعوی او در خلافت بد همین
- O da koltuğundan bir tomar çıkardı, gösterdi. Her ikisinin de Yahudi kızgınlığı başladı. 700
- از بغل او نیز طوماری نمود ** تا بر آمد هر دو را خشم جهود