- O Yahudi, bir kadını çocuğuyla putun önüne getirdi, ateş yalımlanmıştı.
- یک زنی با طفل آورد آن جهود ** پیش آن بت و آتش اندر شعله بود
- Çocuğu, anasından alıp ateşe attı. Kadın korkup gönlünü imandan ayırdı.
- طفل از او بستد در آتش در فکند ** زن بترسید و دل از ایمان بکند
- Kadın, put önünde secde etmek isteyince çocuk ateş içinde “Ben ölmedim” diye haykırdı. 785
- خواست تا او سجده آرد پیش بت ** بانگ زد آن طفل إنی لم أمت
- “Ana, gel. Gerçi zahirde ateş içinde isem de ben burada iyiyim, hoşum.
- اندر آ ای مادر اینجا من خوشم ** گر چه در صورت میان آتشم
- Bu ateş; perde olarak zahirde bir gözbağıdır. Fakat hakikatte mana yakasından baş çıkarmış, zuhur etmiş bir rahmettir.
- چشم بند است آتش از بهر حجاب ** رحمت است این سر بر آورده ز جیب
- Ana, gel de Tanrı’nın burhanını gör ki bu suretle Hak haslarının zevk ve işaretini de göresin.
- اندر آ مادر ببین برهان حق ** تا ببینی عشرت خاصان حق
- Ana, hakikatte ateş olan, fakat zahiren suya benzeyen bir âlemden çık, bu ateşe gir de ateşe benzeyen suyu gör!
- اندر آ و آب بین آتش مثال ** از جهانی کاتش است آبش مثال
- Ateşe gir de ateş içinde gül ve yasemin bulan İbrahim’in sırlarını gör. 790
- اندر آ اسرار ابراهیم بین ** کاو در آتش یافت سرو و یاسمین
- Senden doğarken ölümü görüyordum, senden ayrılmaktan pek korkuyordum.
- مرگ میدیدم گه زادن ز تو ** سخت خوفم بود افتادن ز تو
- Hâlbuki senden doğunca havası hoş, rengi güzel bir âleme gelip dar bir zindandan kurtuldum.
- چون بزادم رستم از زندان تنگ ** در جهان خوش هوای خوب رنگ