- Ben sana acıdığımdan ayağını çekiyorum, yoksa neşemden zaten seni kayıracak halde değilim.
- من ز رحمت میکشانم پای تو ** کز طرب خود نیستم پروای تو
- İçeri gel, başkalarını da çağır ki padişah ateş içine sofra kurmuştur. 800
- اندر آ و دیگران را هم بخوان ** کاندر آتش شاه بنهاده ست خوان
- Ey Müslümanlar, hepiniz ateşe girin; din lezzetinden başka her şey azaptan ibarettir.
- اندر آیید ای مسلمانان همه ** غیر عذب دین عذاب است آن همه
- Ey ahali, hepiniz yüzlerce baharı olan bu nasibe pervane gibi gelin, atılın!” diye bağırdı.
- اندر آیید ای همه پروانهوار ** اندر این بهره که دارد صد بهار
- O, cemaat ortasında böylece bağırmakta; halk, sesinden heybet içinde kalmaktaydı.
- بانگ میزد در میان آن گروه ** پر همیشد جان خلقان از شکوه
- Bunun üzerine kadın, erkek kendilerini, ihtiyarsız, ateşe atmağa başladılar.
- خلق خود را بعد از آن بیخویشتن ** میفگندند اندر آتش مرد و زن
- Hem de memur olmaksızın, kimse kendilerine cebretmeksizin. Yalnız dost aşkıyla… Çünkü sevgili, her acıya lezzet verir. 805
- بیموکل بیکشش از عشق دوست ** ز آن که شیرین کردن هر تلخ از اوست
- Nihayet öyle oldu ki hademe, halkı “Ateşe atılmayınız” diye menetmeye başladı.
- تا چنان شد کان عوانان خلق را ** منع میکردند کاتش در میا
- O Yahudi, yüzü kara ve mahcup bir hale geldi. Bu sebeple pişman oldu, gönlü sıkıldı.
- آن یهودی شد سیه رو و خجل ** شد پشیمان زین سبب بیمار دل
- Zira halk, imana eskiden olduğundan daha ziyade âşık, kendilerini feda etmekte daha fazla sadık oldular.
- کاندر ایمان خلق عاشقتر شدند ** در فنای جسم صادقتر شدند