Böylece ecel rüzgârı da ariflere gül bahçelerinden esip gelen rüzgâr gibi lâtif ve hoştur.860
همچنین باد اجل با عارفان ** نرم و خوش همچون نسیم یوسفان
Ateş, İbrahim’e diş geçiremedi. Çünkü Tanrı seçilmişiydi, onu nasıl ısırabilir?
آتش ابراهیم را دندان نزد ** چون گزیدهی حق بود چونش گزد
Din erbabı da şehvet ateşinden yanmaz; hâlbuki başkalarını tâ yerin dibine geçirmiştir.
ز آتش شهوت نسوزد اهل دین ** باقیان را برده تا قعر زمین
Deniz dalgası Tanrı fermanıyla koşunca Mûsâ kavmini Kıptilerden ayırt etti.
موج دریا چون به امر حق بتاخت ** اهل موسی را ز قبطی واشناخت
Tanrı fermanı erişince toprak, Karun’u altınlarıyla, tahtıyla tâ dibine çekti.
خاک قارون را چو فرمان در رسید ** با زر و تختش به قعر خود کشید
Su ile toprak, İsa’nın nefeslerinden gıdalanınca kol kanat açtı, kuş olup uçtu.865
آب و گل چون از دم عیسی چرید ** بال و پر بگشاد مرغی شد پرید
Tanrı’yı tesbih etmen, su ve topraktan meydana gelmiş olan cesedinden çıkan bir buhardan, bir nefesten ibarettir. Fakat gönül doğruluğu yüzünden cennet kuşu olmuş, oraya uçup gitmiştir.
هست تسبیحت بخار آب و گل ** مرغ جنت شد ز نفخ صدق دل
Tûr dağı, Mûsâ nurundan raksa geldi, kâmil bir sûfi oldu, noksandan kurtuldu.
کوه طور از نور موسی شد به رقص ** صوفی کامل شد و رست او ز نقص
Dağ bir aziz sûfi olursa şaşılacak ne var? Mûsâ’nın cismi de bir kemik parçasından ibaretti.
چه عجب گر کوه صوفی شد عزیز ** جسم موسی از کلوخی بود نیز
Yahudi padişahının bu söze ehemmiyet vermeyip inkâr etmesi, kendisine nasihat edenlerin nasihatlerini kabul etmemesi
طنز و انکار کردن پادشاه جهود و قبول نکردن نصیحت خاصان خویش
O Yahudi padişahı bu acayip mucizeleri gördü. Fakat ancak taan ve inkârda bulundu.
این عجایب دید آن شاه جهود ** جز که طنز و جز که انکارش نبود