English    Türkçe    فارسی   

1
878-887

  • Çocuk anası, onu arar; asıllar, mutlaka feri’leri izler.
  • مادر فرزند جویان وی است ** اصلها مر فرعها را در پی است‌‌
  • Su, havuz içinde zindanda mahpus gibidir ama hava onu çeker. Zira su, erkâna mensuptur (dört erkân denen hava, ateş, su ve topraktandır. Havanın feri’dir).
  • آب اندر حوض اگر زندانی است ** باد نشفش می‌‌کند کار کانی است‌‌
  • Onu havuzdan kurtarır, madenine azar azar götürür ki sen götürdüğünü görmeyesin. (fırat) 880
  • می‌‌رهاند می‌‌برد تا معدنش ** اندک اندک تا نبینی بردنش‌‌
  • Bu nefes alıp vermek de bizim hayatımızı azar azar cihan mahbesinden çalar. (T.M. 876)
  • وین نفس جانهای ما را همچنان ** اندک اندک دزدد از حبس جهان‌‌
  • Sözlerin temizleri, bizden çıkarak ona yükselir, ondan başkasının bilmediği yere kadar varır.
  • تا إلیه یصعد أطیاب الکلم ** صاعدا منا إلی حیث علم‌‌
  • Nefeslerimiz, temizlik sebebiyle bizden hediye olarak beka yurduna yücelir.
  • ترتقی أنفاسنا بالمنتقی ** متحفا منا إلی دار البقا
  • Sonra ululuk sahibi Tanrı’dan, ancak rahmet olarak sözlerimizin mükâfatı, iki misli bize gelir;
  • ثم تاتینا مکافات المقال ** ضعف ذاک رحمة من ذی الجلال‌‌
  • Sonradan kul nail olduğu şeylere bir daha nail olsun diye bizi, yine o güzel sözlere sevk eder, yine bize o çeşit sözler söyletir. 885
  • ثم یلجینا الی امثالها ** کی ینال العبد مما نالها
  • İşte böylece en güzel sözleri söyledikçe hep böyle sözlerin çıkmakta, Tanrı rahmeti inmektedir ve bu iki hal sende daimîdir.
  • هکذا تعرج و تنزل دایما ** ذا فلا زلت علیه قائما
  • Fârisî söyleyelim: Bu şevk ve cezbe, o zevkin geldiği taraftan gelir.
  • پارسی گوییم یعنی این کشش ** ز آن طرف آید که آمد آن چشش‌‌