- Vakta ki “İniniz” emriyle hapsolundular, hiddet, hırs, kanaat ve zaruret kayıtlarına düştüler.
- چون به امر اهبطوا بندی شدند ** حبس خشم و حرص و خرسندی شدند
- Biz Hakk’ın ayali ve süt isteyen yavrularıyız. (Peygamber) “Halk Tanrı ayalidir” dedi.
- ما عیال حضرتیم و شیر خواه ** گفت الخلق عیال للإله
- Gökten yağmur veren, rahmetiyle can vermeye kadirdir” dediler.
- آن که او از آسمان باران دهد ** هم تواند کاو ز رحمت نان دهد
- Aslanın yine çalışmayı tevekküle tercih etmesi
- باز ترجیحنهادن شیر جهد را بر توکل
- Aslan dedi ki: “Evet ama kulların Tanrısı bizim ayağımızın önüne bir merdiven koydu.
- گفت شیر آری ولی رب العباد ** نردبانی پیش پای ما نهاد
- Dama doğru basamak basamak çıkmalı, burada Cebrî olmak ham tamahtır. 930
- پایه پایه رفت باید سوی بام ** هست جبری بودن اینجا طمع خام
- Ayağın var, nasıl olur da kendini topal edersin; elin var, neye pençeni saklarsın?
- پای داری چون کنی خود را تو لنگ ** دست داری چون کنی پنهان تو چنگ
- Efendi, kölenin eline beli verince söylemeden dileği malûm olur.
- خواجه چون بیلی به دست بنده داد ** بیزبان معلوم شد او را مراد
- Bel gibi olan el de, Tanrı işaretlerindendir. Sonu düşünmek hassası da onun ibareleridir.
- دست همچون بیل اشارتهای اوست ** آخر اندیشی عبارتهای اوست
- Tanrı’nın işaretlerini canına nakşederek ve o işarete vefakârlık ederek can verirsen.
- چون اشارتهاش را بر جان نهی ** در وفای آن اشارت جان دهی
- Sana nice sır işaretleri bahşeyler; senden yükü kaldırır, seni iş güç sahibi eder. 935
- پس اشارتهای اسرارت دهد ** بار بر دارد ز تو کارت دهد