English    Türkçe    فارسی   

1
958-967

  • O “Azrail, bana öyle bir hışımla, öyle bir kinle baktı ki…” dedi
  • Süleyman “Peki, şimdi ne diliyorsan dile bakalım” dedi. O dedi ki: “Ey canları koruyan! Rüzgâra emret;
  • Beni tâ Hindistan’a götürsün; belki kulunuz oraya gidince canını kurtarır.” 960
  • İşte halk fakirlikten böyle korkar. Onun için insanlar hırs, emele lokma olurlar.
  • Fakirlikten korkmak, tıpkı o adamın ölümden korkmasına benzer. Hırsı, çalışmayı da sen Hindistan farz et!
  • Süleyman rüzgâra emretti; rüzgâr da onu derhal Hindistan’da bir adaya götürdü.
  • Ertesi gün Süleyman, divan vakti halkla buluşunca Azrail’e dedi ki:
  • Acaba bu işi, o adamı hanümanından avare etmek için mi yaptın? 965
  • Ben ona hışımla ne vakit baktım? Onu yol uğrağında görünce şaşırdım.
  • Çünkü Hak bana “Haydi bugün var, onun canını Hindistan’da al” buyurdu.