English    Türkçe    فارسی   

1
97-106

  • Ey vuslatı, her sualin cevabı! Senin yüzünden müşkül, konuşmaksızın, dedikodusuz hallolur gider.
  • Sen, gönlümüzde, onların tercümanısın, her ayağı çamura batanın elinitutan sensin.
  • Ey seçilmiş, ey Tanrı’dan razı olmuş ve Tanrı rızasını kazanmış kişi, merhaba! Sen kaybolursan hemen kaza gelir, feza daralır.
  • Sen, kavmin ulususun, sana müştak olmayan, seni arzulamayan bayağılaşmıştır. Bundan vazgeçmezse...” 100
  • Padişahın hastayı görmek üzere hekimi götürmesi
  • O ağırlama, o hal hatır sorma meclisi geçince o zatın elini tutup hareme götürdü.
  • Padişah, hastayı ve hastalığını anlatıp sonra onu hastanın yanına götürdü.
  • Hekim, hastanın yüzünü görüp, nabzını sayıp, idrarını muayene etti. Hastalığının ârazını ve sebeplerini de dinledi.
  • Dedi ki: “Öbür hekimlerin çeşitli tedavileri, tamir değil; büsbütün harap etmişler.
  • Onlar, iç ahvalinden haberdar değildirler. Körlüklerinden hepsinin aklı dışarıda.” 105
  • Hekim, hastalığı gördü, gizli şey ona açıldı. Fakat onu gizledi ve sultana söylemedi.