English    Türkçe    فارسی   

2
1010-1019

  • Padişah “ Önce ikiyüzlülüğünü anlattı. Ona göre sen görünüşte bir deva, fakat hakikatte bir dertmişsin” dedi. 1010
  • گفت اول وصف دو روییت کرد ** کاشکارا تو دوایی خفیه درد
  • Köle, dostunun kötülüğünü bu suretle padişahtan duyunca derhal, kızgınlık denizi köpürdü.
  • خبث یارش را چو از شه گوش کرد ** در زمان دریای خشمش جوش کرد
  • Ağzı köpüklendi, yüzü kızardı, onun aleyhinde bulunma dalgasına düştü, bu dalgalar, hadden aştı.
  • کف بر آورد آن غلام و سرخ گشت ** تا که موج هجو او از حد گذشت‏
  • Dedi ki : “ O evvelce benimle dosttu. Kıtlıkta kalmış köpek gibi hayli pislik yemişti.”
  • کاو ز اول دم که با من یار بود ** همچو سگ در قحط بس گه خوار بود
  • Çan gibi durmadan onun aleyhinde bulunmaya başlayınca padişah, elini ağzına götürüp “ Kâfi” dedi.
  • چون دمادم کرد هجوش چون جرس ** دست بر لب زد شهنشاهش که بس‏
  • “Bu sınamayla onu da anladım, seni de. Senin canın kokmuş, onun ağzı. 1015
  • گفت دانستم ترا از وی بدان ** از تو جان گنده ست و از یارت دهان‏
  • Ey kokuşuk canlı, uzak otur. O âmir olsun, sen onun memuru ol!”
  • پس نشین ای گنده جان از دور تو ** تا امیر او باشد و مأمور تو
  • Ulular bunun için “ Dünyada insanın rahatı, dilini korumasındadır” dediler.
  • در حدیث آمد که تسبیح از ریا ** همچو سبزه‏ی گولخن دان ای کیا
  • “Riya ile tespih, külhanda biten yeşilliğe benzer” mealinde bir hadis vardır, bunu böyle bil ey ulu kişi!
  • پس بدان که صورت خوب و نکو ** با خصال بد نیرزد یک تسو
  • Güzel ve iyi suret, bil ki kötü huyla beraber olunca bir kalp akça bile değmez!
  • ور بود صورت حقیر و ناپذیر ** چون بود خلقش نکو در پاش میر