- Ağzı köpüklendi, yüzü kızardı, onun aleyhinde bulunma dalgasına düştü, bu dalgalar, hadden aştı.
- کف بر آورد آن غلام و سرخ گشت ** تا که موج هجو او از حد گذشت
- Dedi ki : “ O evvelce benimle dosttu. Kıtlıkta kalmış köpek gibi hayli pislik yemişti.”
- کاو ز اول دم که با من یار بود ** همچو سگ در قحط بس گه خوار بود
- Çan gibi durmadan onun aleyhinde bulunmaya başlayınca padişah, elini ağzına götürüp “ Kâfi” dedi.
- چون دمادم کرد هجوش چون جرس ** دست بر لب زد شهنشاهش که بس
- “Bu sınamayla onu da anladım, seni de. Senin canın kokmuş, onun ağzı. 1015
- گفت دانستم ترا از وی بدان ** از تو جان گنده ست و از یارت دهان
- Ey kokuşuk canlı, uzak otur. O âmir olsun, sen onun memuru ol!”
- پس نشین ای گنده جان از دور تو ** تا امیر او باشد و مأمور تو
- Ulular bunun için “ Dünyada insanın rahatı, dilini korumasındadır” dediler.
- در حدیث آمد که تسبیح از ریا ** همچو سبزهی گولخن دان ای کیا
- “Riya ile tespih, külhanda biten yeşilliğe benzer” mealinde bir hadis vardır, bunu böyle bil ey ulu kişi!
- پس بدان که صورت خوب و نکو ** با خصال بد نیرزد یک تسو
- Güzel ve iyi suret, bil ki kötü huyla beraber olunca bir kalp akça bile değmez!
- ور بود صورت حقیر و ناپذیر ** چون بود خلقش نکو در پاش میر
- Bil ki zahiri suret yok olur, fakat mana âlemi ebedidir, kalır. 1020
- صورت ظاهر فنا گردد بدان ** عالم معنی بماند جاودان
- Testinin suretiyle ne vakte dek oynayıp duracaksın? Testinin nakşından geç, ırmağa, suya yürü.
- چند بازی عشق با نقش سبو ** بگذر از نقش سبو رو آب جو