- Elbisesinin pahası, kırk emirin maaşına bedeldi. Onun kazandığı kadir ve kıymetin onda birini, hatta yüz vezir bile görmemişti.
- جامگی او وظیفهی چل امیر ** ده یک قدرش ندیدی صد وزیر
- Talihin yaverliği, bahtının müsait oluşu yüzünden yücelmiş, âdeta bir Eyaz olmuştu. Padişah da sanki zamanın Mahmut’uydu.
- از کمال طالع و اقبال و بخت ** او ایازی بود و شه محمود وقت
- Ruhu padişahın ruhîyle birdi. Bu ten âleminden önce de o iki ruh, birbirine eş olmuş, birbirine aşina olmuştu. 1050
- روح او با روح شه در اصل خویش ** پیش از این تن بوده هم پیوند و خویش
- Zaten iş, tenden önce olan iştir. Sonradan meydana gelenlerden geç!
- کار آن دارد که پیش از تن بده ست ** بگذر از اینها که نو حادث شده ست
- İş arifindir. Çünkü arif, şaşı değildir. Gözü, ilk ekilen şeyleri görür.
- کار عارف راست کاو نه احول است ** چشم او بر کشتهای اول است
- Buğday mı ekildi, arpa mı? Gece, gündüz gözü ondadır. Gece, neye gebeyse onu doğurur.
- آن چه گندم کاشتندش و آن چه جو ** چشم او آن جاست روز و شب گرو
- Bunu menetmek için yapılan hileler, başvurulan tedbirler havadan ibaret!
- آنچ آبست است شب جز آن نزاد ** حیلهها و مکرها باد است باد
- Allah’ın takdirini, kendi tedbirinden üstün gören kişi, nasıl olur da kendi tedbirleriyle gönlünü avutabilir? 1055
- کی کند دل خوش به حیلتهای گش ** آن که بیند حیلهی حق بر سرش
- Aklına, tedbirine güvense tuzak içinde olduğu halde tuzak kurar, fakat canına andolsun, ne bu kurtulur, ne o!
- او درون دام دامی مینهد ** جان تو نه این جهد نه آن جهد
- Yüzlerce çayır, çimen bitse de, dökülse de sonun da yine Allah’ın ektiği çıkar!
- گر بروید ور بریزد صد گیاه ** عاقبت بر روید آن کشتهی اله