- Fakat gönül, hastalık yüzünden bu gıdaya düşmüştür; gece gündüz bu suyu içmekte, bu toprağı yemektedir.
- لیک از علت در این افتاد دل ** که خورد او روز و شب زین آب و گل
- Bu gıdayı yiyen kişinin yüzü sapsarıdır. Ayağı tutmaz kalbi helacana uğrar. Nerede yol, yol olan göklerin gıdası nerede bu? 1085
- روی زرد و پای سست و دل سبک ** کو غذای و السما ذات الحبک
- O, gıda devletin has kullarına mahsustur. O, boğazsız aletsiz yenir.
- آن غذای خاصگان دولت است ** خوردن آن بیگلو و آلت است
- Güneşin gıdası, Arş nurundandır, hasetçinin, Şeytan’ın gıdası ferş dumanından!
- شد غذای آفتاب از نور عرش ** مر حسود و دیو را از دود فرش
- Allah, şehitler için “ Onlar rızıklanırlar” buyurdu. O, gıda için ne ağız vardır, ne tabak!
- در شهیدان یرزقون فرمود حق ** آن غذا را نه دهان بد نه طبق
- Gönül, her dosttan bir gıda ile gıdalanır, her bilgiden bir lezzet alır.
- دل ز هر یاری غذایی میخورد ** دل ز هر علمی صفایی میبرد
- Her insanın sureti, bir kâseye benzer. Göz de suretinin manasına ait bir duygu âletidir. 1090
- صورت هر آدمی چون کاسهای است ** چشم از معنی او حساسهای است
- Herkesin yüzünden bir şey yemekte, her buluştuğundan bir şey almaktasın.
- از لقای هر کسی چیزی خوری ** و ز قران هر قرین چیزی بری
- Yıldız, yıldızla kırân etti mi mutlaka her ikisine uygun bir şey doğar.
- چون ستاره با ستاره شد قرین ** لایق هر دو اثر زاید یقین
- Erkekle kadının buluşmasından çocuk doğduğu gibi, taşla demirin birleşmesinden de kıvılcım meydana gelir.
- چون قران مرد و زن زاید بشر ** وز قران سنگ و آهن شد شرر