English    Türkçe    فارسی   

2
1128-1137

  • Güneşe haset eden, güneşin varlığından incinen kişi yok mu?
  • Ah, işte sana devası olmayan illet. O adam kördür, kör! İşte sana ebediyen kuyunun ta dibine düşmüş kalmış bir kişi!
  • O ezeli güneşi yok etmek ister, fakat söyle, bu muradı nasıl olur da yerine gelir, imkân var mı? 1130
  • Doğan’ın viranede baykuşlar içine düşmesi
  • Doğan diye, dönüp tekrar padişaha gelen doğana derler. Yolunu kaybeden kör doğandır.
  • Bir doğan, yolunu kaybetti, bir viraneye düştü, Baykuşların arasında kaldı.
  • O rıza nurundandı, baştanbaşa nurdu; fakat kaza ve kader çavuşu, gözünü kör etti;
  • Gözüne toprak saçtı, onu yoldan sapıttı, viranede baykuşlar arasına uğrattı.
  • Padişahtan ayrı düşmesi şöyle dursun, baykuşlar, başına vurmağa, güzelim kanatlarını yolmaya başladılar. 1135
  • Baykuşlar arasına “Kendinize gelin; doğan yerinizi, yurdunuzu almaya geldi” diye bir velveledir düştü.
  • Mahalle köpekleri gibi hepsi de kızgın, korkunç bir halde garip doğanın başına üşüşüp hırkasını çekiştirmeye başladılar.