- Baykuşlar arasına “Kendinize gelin; doğan yerinizi, yurdunuzu almaya geldi” diye bir velveledir düştü.
- ولوله افتاد در جغدان که ها ** باز آمد تا بگیرد جای ما
- Mahalle köpekleri gibi hepsi de kızgın, korkunç bir halde garip doğanın başına üşüşüp hırkasını çekiştirmeye başladılar.
- چون سگان کوی پر خشم و مهیب ** اندر افتادند در دلق غریب
- Doğan, “Ben baykuşlara lâyık mıyım? Baykuşlara bunun gibi yüzlerce virane bağışladım.
- باز گوید من چه در خوردم به جغد ** صد چنین ویران فدا کردم به جغد
- Ben burada kalmak istemem, padişaha dönmek isterim.
- من نخواهم بود اینجا میروم ** سوی شاهنشاه راجع میشوم
- Tasalanıp kendinize kıymayın. Ben burada durmam vatanıma giderim. 1140
- خویشتن مکشید ای جغدان که من ** نه مقیمم میروم سوی وطن
- Bu harabe, sizin gözünüze hoş bir yer görünüyor, bana değil. Benim naz ettiğim yer, padişahın koludur” diyordu.
- این خراب آباد در چشم شماست ** ور نه ما را ساعد شه باز جاست
- Baykuş ise “ Doğan sizi evinizden, barkınızdan etmek için hileye sapıyor.
- جغد گفتا باز حیلت میکند ** تا ز خان و مان شما را بر کند
- Hile ile bizi yurdumuzdan ayırmak, yuvamızdan etmek niyetinde.
- خانههای ما بگیرد او به مکر ** بر کند ما را به سالوسی ز وکر
- Bu hileci tokluk gösteriyor ama Allah hakkı için bütün harislerden beterdir.
- مینماید سیری این حیلت پرست ** و الله از جملهی حریصان بدتر است
- Hırsından balçığı pekmez gibi yer. Ayıya kuyruğunuzu kaptırmayın. 1145
- او خورد از حرص طین را همچو دبس ** دنبه مسپارید ای یاران به خرس