- Cihan da başka bir cihan doğurur. Bu mahşer de başka bir mahşer gösterir.
- پس جهان زاید جهان دیگری ** این حشر را وا نماید محشری
- Kıyamete kadar söylesem, saysam bu kıyameti anlatamam.
- تا قیامت گر بگویم بشمرم ** من ز شرح این قیامت قاصرم
- Bu, sözler, mana bakımından “ Yarab” nidasına benzer. Harfler, bir tatlı dudaklının nefesini avlamağa tuzaktır.
- این سخنها خود به معنی یا ربی است ** حرفها دام دم شیرین لبی است
- Kulun “Yarab” sözüne Allah’ın “Lebbeyk” cevabı geldikten sonra, nasıl olur da “Yarab” demekte kusur eder? 1190
- چون کند تقصیر پس چون تن زند ** چون که لبیکش به یا رب میرسد
- Fakat bu “ lebbeyk” öyle bir “Lebbeyk” tir ki onu işitemezsin ama baştan aşağıya kadar bütün vücudunla tadabilirsin.
- هست لبیکی که نتوانی شنید ** لیک سر تا پای بتوانی چشید
- Susuz birisinin duvarın üstünden ırmağa taş, topaç atması
- کلوخ انداختن تشنه از سر دیوار در جوی آب
- Bir ırmak kıyısında yüksek bir duvar vardı. Duvarın üstünde dertli bir susuz duruyordu.
- بر لب جو بود دیواری بلند ** بر سر دیوار تشنهی دردمند
- Suya erişmesine o duvar mâniydi. Susuz adam, âdeta su için balık gibi çırpınmaktaydı.
- مانعش از آب آن دیوار بود ** از پی آب او چو ماهی زار بود
- Birden suya bir kerpiç parçası attı. Suyun sesi bir göz gibi kulağına geldi.
- ناگهان انداخت او خشتی در آب ** بانگ آب آمد به گوشش چون خطاب
- O ses, tatlı bir sevgilinin sesi gibiydi. O ses, adamı şarap gibi sarhoş etmişti. 1195
- چون خطاب یار شیرین لذیذ ** مست کرد آن بانگ آبش چون نبیذ
- O mihnetlere düşmüş adam, suyun temiz sesinden hoşlanıp duvardan kerpiç kopararak suya atmaya başladı.
- از صفای بانگ آب آن ممتحن ** گشت خشت انداز ز آن جا خشتکن