English    Türkçe    فارسی   

2
1193-1202

  • Suya erişmesine o duvar mâniydi. Susuz adam, âdeta su için balık gibi çırpınmaktaydı.
  • مانعش از آب آن دیوار بود ** از پی آب او چو ماهی زار بود
  • Birden suya bir kerpiç parçası attı. Suyun sesi bir göz gibi kulağına geldi.
  • ناگهان انداخت او خشتی در آب ** بانگ آب آمد به گوشش چون خطاب‏
  • O ses, tatlı bir sevgilinin sesi gibiydi. O ses, adamı şarap gibi sarhoş etmişti. 1195
  • چون خطاب یار شیرین لذیذ ** مست کرد آن بانگ آبش چون نبیذ
  • O mihnetlere düşmüş adam, suyun temiz sesinden hoşlanıp duvardan kerpiç kopararak suya atmaya başladı.
  • از صفای بانگ آب آن ممتحن ** گشت خشت انداز ز آن جا خشت‏کن‏
  • Su sanki “Ey adam, bana taş atmadan ne fayda elde ediyorsun ki?” diye bağırmaktaydı.
  • آب می‏زد بانگ یعنی هی ترا ** فایده چه زین زدن خشتی مرا
  • Susuz dedi ki. “ Ey su, iki fayda var. Onun için ben bu işten el çekmem.
  • تشنه گفت آیا مرا دو فایده است ** من از این صنعت ندارم هیچ دست‏
  • Birinci fayda şu: Su sesini duymak, susuzlara rebap dinlemek gibi.
  • فایده‏ی اول سماع بانگ آب ** کاو بود مر تشنگان را چون رباب‏
  • Su sesi İsrafil’in sesine benziyor. Ölü bile bu sesten hayat bulmada. 1200
  • بانگ او چون بانگ اسرافیل شد ** مرده را زین زندگی تحویل شد
  • Yahut bu ses, bahar günlerindeki gök gürültüsü sesini andırıyor. Bu ses yüzünden bağlar, bahçeler, ne kadar güzelleşiyor, çiçeklerle dolar.
  • یا چو بانگ رعد ایام بهار ** باغ می‏یابد از او چندین نگار
  • Yahut yoksula zekât zamanını geldiği söylenmiş, mahpusa kurtuluş müjdesi verilmiş gibi.
  • یا چو بر درویش ایام زکات ** یا چو بر محبوس پیغام نجات‏