- O ses, tatlı bir sevgilinin sesi gibiydi. O ses, adamı şarap gibi sarhoş etmişti. 1195
- چون خطاب یار شیرین لذیذ ** مست کرد آن بانگ آبش چون نبیذ
- O mihnetlere düşmüş adam, suyun temiz sesinden hoşlanıp duvardan kerpiç kopararak suya atmaya başladı.
- از صفای بانگ آب آن ممتحن ** گشت خشت انداز ز آن جا خشتکن
- Su sanki “Ey adam, bana taş atmadan ne fayda elde ediyorsun ki?” diye bağırmaktaydı.
- آب میزد بانگ یعنی هی ترا ** فایده چه زین زدن خشتی مرا
- Susuz dedi ki. “ Ey su, iki fayda var. Onun için ben bu işten el çekmem.
- تشنه گفت آیا مرا دو فایده است ** من از این صنعت ندارم هیچ دست
- Birinci fayda şu: Su sesini duymak, susuzlara rebap dinlemek gibi.
- فایدهی اول سماع بانگ آب ** کاو بود مر تشنگان را چون رباب
- Su sesi İsrafil’in sesine benziyor. Ölü bile bu sesten hayat bulmada. 1200
- بانگ او چون بانگ اسرافیل شد ** مرده را زین زندگی تحویل شد
- Yahut bu ses, bahar günlerindeki gök gürültüsü sesini andırıyor. Bu ses yüzünden bağlar, bahçeler, ne kadar güzelleşiyor, çiçeklerle dolar.
- یا چو بانگ رعد ایام بهار ** باغ مییابد از او چندین نگار
- Yahut yoksula zekât zamanını geldiği söylenmiş, mahpusa kurtuluş müjdesi verilmiş gibi.
- یا چو بر درویش ایام زکات ** یا چو بر محبوس پیغام نجات
- Muhammet’e Yemen’den gelen ve ağızsız söylenen Rahman nefesine.
- چون دم رحمان بود کان از یمن ** میرسد سوی محمد بیدهن
- Yahut âsilere şefaate gelen Ahmed’in,
- یا چو بوی احمد مرسل بود ** کان به عاصی در شفاعت میرسد