- Yahut bu ses, bahar günlerindeki gök gürültüsü sesini andırıyor. Bu ses yüzünden bağlar, bahçeler, ne kadar güzelleşiyor, çiçeklerle dolar.
- یا چو بانگ رعد ایام بهار ** باغ مییابد از او چندین نگار
- Yahut yoksula zekât zamanını geldiği söylenmiş, mahpusa kurtuluş müjdesi verilmiş gibi.
- یا چو بر درویش ایام زکات ** یا چو بر محبوس پیغام نجات
- Muhammet’e Yemen’den gelen ve ağızsız söylenen Rahman nefesine.
- چون دم رحمان بود کان از یمن ** میرسد سوی محمد بیدهن
- Yahut âsilere şefaate gelen Ahmed’in,
- یا چو بوی احمد مرسل بود ** کان به عاصی در شفاعت میرسد
- Yahut da zayıf Yakub’un canına erişen güzel ve lâtif Yusuf’un kokusuna benziyor. 1205
- یا چو بوی یوسف خوب لطیف ** میزند بر جان یعقوب نحیف
- Öbür faydası da duvardan koparıp tertemiz suya attığım her taş, her kerpiç parçası,
- فایدهی دیگر که هر خشتی کز این ** بر کنم آیم سوی ماء معین
- Yüksek duvarı biraz daha alçaltıyor, her defasında duvar biraz daha inmiş oluyor.
- کز کمی خشت دیوار بلند ** پستتر گردد به هر دفعه که کند
- Duvarın alçalması, suya yaklaşmama sebep olmakta. Duvarın ortadan kalkması vuslata çare bulmakta.”
- پستی دیوار قربی میشود ** فصل او درمان وصلی میبود
- Duvardaki o taşları, kerpiçleri koparmak “Secde et de yaklaş” ayetindeki yakınlığı mucip olan secdedir.
- سجده آمد کندن خشت لزب ** موجب قربی که و اسجد و اقترب
- Duvarın boynu yüksekken bu baş indirmeğe mânidir. 1210
- تا که این دیوار عالی گردن است ** مانع این سر فرود آوردن است