- Allah’a hamdolsun ki bu ipi sarkıttılar, fazıl ve rahmeti birbirine kattılar.
- حمد لله کین رسن آویختند ** فضل و رحمت را بهم آمیختند
- Bu ipe yapış da yeni bir can âlemi apaşikar, fakat görünmez bir âlem göresin.
- تا ببینی عالم جان جدید ** عالم بس آشکار ناپدید
- Hakikatte yok olan şu cihan var gibi görünmekte, hakikatte var olan cihan da adamakıllı gizlenmede. 1280
- این جهان نیست چون هستان شده ** و آن جهان هست بس پنهان شده
- Rüzgâr esti mi toz toprak görünür, uçup savrulur, rüzgâr görünmez. Toz toprak kendisini gösterir, rüzgâra perde olur.
- خاک بر باد است و بازی میکند ** کژنمایی پرده سازی میکند
- Zahiren iş işleyen, hakikatte işsizdir, deriden ibarettir. Gizli olan içtir; asıl odur.
- اینکه بر کار است بیکار است و پوست ** و انکه پنهان است مغز و اصل اوست
- Toprak, rüzgârın elinde bir alete benzer. Asıl toprağı yüce ve tabiatı yüksek bil.
- خاک همچون آلتی در دست باد ** باد را دان عالی و عالی نژاد
- Toprağa mensup gözün bakışı da toprağa düşer. Rüzgârı gören göz başka bir çeşittir.
- چشم خاکی را به خاک افتد نظر ** باد بین چشمی بود نوعی دگر
- Atı at bilir; at, atın eşitidir. Binicinin ahvalini de binici bilir. 1285
- اسب داند اسب را کاو هست یار ** هم سواری داند احوال سوار
- Duygu gözü attır, binici Hak nuru. Binici olmadıkça at, zaten işe yaramaz ki.
- چشم حس اسب است و نور حق سوار ** بیسواره اسب خود ناید به کار
- Şu halde ata terbiye ver, kötü huyunu terk ettir. Yoksa padişah onu kabul etmez.
- پس ادب کن اسب را از خوی بد ** ور نه پیش شاه باشد اسب رد