English    Türkçe    فارسی   

2
1290-1299

  • Allah nuru, duygu nuruna binmiştir de ondan sonra can, Allah’a rağbet etmiştir. 1290
  • نور حق بر نور حس راکب شود ** آن گهی جان سوی حق راغب شود
  • Binici olmayan at yol gitmeyi ne bilir? Doğru ve ana caddeyi bilmek için padişah lâzım.
  • اسب بی‏راکب چه داند رسم راه ** شاه باید تا بداند شاه راه‏
  • Nuru, binici olan duyguya doğrul. O onur, duyguya ne güzel bir sahiptir.
  • سوی حسی رو که نورش راکب است ** حس را آن نور نیکو صاحب است‏
  • His nurunu bezeyen, Allah nurudur. Bu suretle “Nur üstüne nur” ayetinin manası zuhur eder.
  • نور حس را نور حق تزیین بود ** معنی نور علی‏ نور این بود
  • His nuru adamı yere çeker, Hak nuru Kevser ırmağına götürür.
  • نور حسی می‏کشد سوی ثری ** نور حقش می‏برد سوی علی‏
  • Çünkü duygularla idrak edilen âlem, çok aşağılık bir âlemdir. Allah nuru bir denizdir, duygu ise bir çiğ tanesi gibi. 1295
  • ز انکه محسوسات دونتر عالمی است ** نور حق دریا و حس چون شبنمی است‏
  • Fakat duyguya binmiş olan meydanda değildir, iyi eserlerinden, güzel sözlerinden başka bir şey görünmez.
  • لیک پیدا نیست آن راکب بر او ** جز به آثار و به گفتار نکو
  • Duyguya mensup olan nur bile, kesif ve cismani olmakla beraber gözlerin karasında gizlidir.
  • نور حسی کاو غلیظ است و گران ** هست پنهان در سواد دیده‏گان‏
  • Öfkenden sen duygu nurunu bile görmüyorsun, dine mensup nuru nasıl görürsün?
  • چون که نور حس نمی‏بینی ز چشم ** چون ببینی نور آن دینی ز چشم‏
  • Duygu nuru, bu kadar kesafetiyle beraber gizli olursa ap-arı olan bir ışık nasıl olur da gizli olmaz?
  • نور حس با این غلیظی مختفی است ** چون خفی نبود ضیایی کان صفی است‏