- Bir hırsızcağız, bir yılan oynatıcısının yılanını çaldı. Aptallığından onu ganimet saymaktaydı. 135
- دزدکی از مارگیری مار برد ** ز ابلهی آن را غنیمت میشمرد
- Yılancı, yılanın zehirlemesinden kurtuldu. Yılan da hırsızını ağlatıp inleterek öldürdü.
- وارهید آن مارگیر از زخم مار ** مار کشت آن دزد او را زار زار
- Yılancı, o ölü adamı görüp tanıdı, “Onu benim yılanım öldürdü, canından etti.
- مارگیرش دید پس بشناختش ** گفت از جان مار من پرداختش
- Hırsızı bulayım da yılanımı ondan alayım diye dua edip duruyordum, gönlüm yılanımı bulmayı istiyordu.
- در دعا میخواستی جانم از او ** کش بیابم مار بستانم از او
- Allah’a şükürolsun ki o dua kabul edilmedi. Ben duamın kabul edilmeyişini ziyan sandım ama bana faydaymış” dedi.
- شکر حق را کان دعا مردود شد ** من زیان پنداشتم آن سود شد
- Nice dualar vardır ki ziyanın, helâk olmanın ta kendisidir. Pak Allah, onları kereminden kabul etmez. 140
- بس دعاها کان زیان است و هلاک ** وز کرم مینشنود یزدان پاک
- İsa Aleyhisselâm’ın yoldaşının İsa’dan kemikleri diriltmesini istemesi
- التماس کردن همراه عیسی علیه السلام زنده کردن استخوانها را از او
- İsa ile bir ahmak yoldaş oldu. Gözüne yol üstünde ölü kemikleri erişince,
- گشت با عیسی یکی ابله رفیق ** استخوانها دید در حفرهی عمیق
- Yoldaş, ölüleri diriltmek için okuduğun o yüce adı,
- گفت ای همراه آن نام سنی ** که بدان تو مرده را زنده کنی
- Bana da mutlaka öğret de bir iyilikte bulunayım, o adı okuyup kemiklere can vereyim” dedi.
- مر مرا آموز تا احسان کنم ** استخوانها را بدان با جان کنم
- İsa dedi ki: ”Sus! Bu senin işin değil. Senin nefeslerinin, senin sözünün harcı değil!
- گفت خامش کن که آن کار تو نیست ** لایق انفاس و گفتار تو نیست