English    Türkçe    فارسی   

2
1380-1389

  • Başkasının korktuğu şeyler, sana emniyet verir. Su kuşu, denizden kuvvet bulur, ev kuşuysa perişan olur. 1380
  • آن چه خوف دیگران آن امن تست ** بط قوی از بحر و مرغ خانه سست‏
  • Ey tabip, ben; yine divane oldum. Sevgili, ben yine kara sevdalara uğradım.
  • باز دیوانه شدم من ای طبیب ** باز سودایی شدم من ای حبیب‏
  • Zincirinin halkalarından her halkanın başka, başka fenleri var. Her halka, başka bir delilik vermede.
  • حلقه‏های سلسله‏ی تو ذو فنون ** هر یکی حلقه دهد دیگر جنون‏
  • Her halkanın eseri, başka, başka fenler. Onun için her an başka deliliklerim var.
  • داد هر حلقه فنونی دیگر است ** پس مرا هر دم جنونی دیگر است‏
  • Darbı meseldir, delilikler; fen, fen, çeşit çeşittir. Hele böyle ulu bir beyin zincirine bağlanmış kişide olursa!
  • پس فنون باشد جنون این شد مثل ** خاصه در زنجیر این میر اجل‏
  • Bağımı, öyle bir divanelik kopardı ki bütün divaneler bana nasihat verirler! 1385
  • آن چنان دیوانگی بگسست بند ** که همه دیوانگان پندم دهند
  • Zünnun’un hatırını sormak üzere dostlarının tımarhaneye gelmeleri
  • آمدن دوستان به بیمارستان جهت پرسش ذو النون مصری
  • Bu çeşit delilik, Zünnun’u, Mısri’nin de başına geldi. Onda yeni, yeni coşkunluklar, cezbeler meydana gelmekteydi.
  • این چنین ذو النون مصری را فتاد ** کاندر او شور و جنونی نو بزاد
  • Coşkunluğu âdeta göğün üstüne erişecek bir dereceyi buluyor, ciğerler acısı bir hale geliyordu.
  • شور چندان شد که تا فوق فلک ** می‏رسید از وی جگرها را نمک‏
  • Kendine gel ey çorak toprak, kendi coşkunluğunu bu işe sahip olan temiz kişilerin coşkunluğu ile bir tutma!
  • هین منه تو شور خود ای شوره خاک ** پهلوی شور خداوندان پاک‏
  • Halk onun deliliğine tahammül edemez bir hale geldi. Ateşi, âdeta halkın sakalını tutuşturmaktaydı.
  • خلق را تاب جنون او نبود ** آتش او ریشهاشان می‏ربود