- Öyle bir güneş ki kendisini zerre gösterdi de yavaş, yavaş yüzünü açtı.
- آفتابی خویش را ذره نمود ** و اندک اندک روی خود را بر گشود
- Bütün zerreler, onda yok oldu. Âlem, onun yüzünden sarhoş oldu, onun yüzünden kendisine geldi.
- جملهی ذرات در وی محو شد ** عالم از وی مست گشت و صحو شد
- Fakat kalem, bir gaddarın elinde oldu mu şüphe yok, Mansur, dâra çekilir.
- چون قلم در دست غداری بود ** بیگمان منصور بر داری بود
- Bu hüküm, bu hükümet, kötü kişilerin elinde oldukça elbette peygamberleri öldürmek lâzım.
- چون سفیهان راست این کار و کیا ** لازم آمد یقتلون الأنبیاء
- Yol azıtmış kavim, aptallıklarından peygamberlere “ Biz, sizi şom bilmekteyiz. Bize sizin yüzünüzden kötülük geliyor” dedi. 1400
- انبیا را گفته قومی راه گم ** از سفه إنا تطیرنا بکم
- Hıristiyanların cehaletine bak ki asılan bir Allahtan medet ummaktadır.
- جهل ترسا بین امان انگیخته ** ز آن خداوندی که گشت آویخته
- Çünkü onlarca İsa’yı Yahudiler asmıştır. Peki, iş böyleyse ona kim imdat etsin?
- چون به قول اوست مصلوب جهود ** پس مر او را امن کی تاند نمود
- O padişahın yüreği, onların yüzünden kan olunca “ Sen, onların içinde oldukça Allah onlara azap göndermez” hükmü nasıl olur da sürüp gider?
- چون دل آن شاه ز ایشان خون بود ** عصمت و أنت فیهم چون بود
- Hain kalpazandan, halis altınla kuyumcu, daha fazla korkar.
- زر خالص را و زرگر را خطر ** باشد از قلاب خاین بیشتر
- Yusuflar, çirkin kişilerin hasedinden korkup gizlenirler. Güzeller, düşman korkusundan ateş içinde yaşarlar. 1405
- یوسفان از رشک زشتان مخفیند ** کز عدو خوبان در آتش میزیند