- Niye bir şey söylemedin, niye biraz sabret şimdi yiyemem demedin?” dedi.
- چون نیاوردی به حیلت حجتی ** که مرا عذری است بس کن ساعتی
- Lokman dedi ki: “ Senin nimetler bağışlayan elinden o kadar rızıklandım ki utancımdan âdeta iki kat olmuşumdur.
- گفت من از دست نعمت بخش تو ** خوردهام چندان که از شرمم دو تو
- Elinle sunduğun bir şeye; ey marifet sahibi; bu acıdır demeğe utandım. 1525
- شرمم آمد که یکی تلخ از کفت ** من ننوشم ای تو صاحب معرفت
- Çünkü vücudumun bütün cüzileri senin nimetlerinden meydana geldi. Ben senin tanene, tuzağına gark olmuştum;
- چون همه اجزام از انعام تو ** رستهاند و غرق دانه و دام تو
- Bu kadarcık bir acıya dayanamaz, feryat edersem vücudumun bütün cüzileri Hak ile yeksan olsun!
- گر ز یک تلخی کنم فریاد و داد ** خاک صد ره بر سر اجزام باد
- Şekerler bağışlayan elinin lezzeti bu karpuzdaki acılığı hiç bırakır mı?
- لذت دست شکر بخشت بداشت ** اندر این بطیخ تلخی کی گذاشت
- Sevgiden acılıklar tatlılaşır, sevgiden bakırlar altın kesilir.
- از محبت تلخها شیرین شود ** از محبت مسها زرین شود
- Sevgiden tortulu, bulanık sular, arı duru bir hale gelir, sevgiden dertler şifa bulur. 1530
- از محبت دردها صافی شود ** از محبت دردها شافی شود
- Sevgiden ölü dirilir, sevgiden padişahlar kul olur.
- از محبت مرده زنده میکنند ** از محبت شاه بنده میکنند
- Bu sevgi de bilgi neticesidir. Saçma sapan şeylere kapılan kişi nasıl olur da böyle bir tahta oturur ki?
- این محبت هم نتیجهی دانش است ** کی گزافه بر چنین تختی نشست