- Gündüzün felsefeci sıçrayıp uykudan kalktı. Gördü ki iki gözü de kör olmuş, iki gözünün nuru da sönmüş!
- روز بر جست و دو چشم کور دید ** نور فایض از دو چشمش ناپدید
- Eğer ağlayıp inleseydi, eğer tövbe ve istiğfar etseydi mahvolan nur, Allah keremiyle yine zuhur ederdi.
- گر بنالیدی و مستغفر شدی ** نور رفته از کرم ظاهر شدی
- Fakat istiğfar etmek de elde değildir. Tövbe zevki, her sarhoşun mezesi olmaz.
- لیک استغفار هم در دست نیست ** ذوق توبه نقل هر سر مست نیست
- Yapılan işlerin çirkinliği, küfür ve inkârın şomluğu, onun gönlüne tövbe gelmesine mani oluyordu, tövbe yolunu bağlamıştı.
- زشتی اعمال و شومی جحود ** راه توبه بر دل او بسته بود
- Gönlü, katılıkta taşa dönmüştü. Tövbe onu ekin ekmek için nasıl yarabilir? 1645
- دل به سختی همچو روی سنگ گشت ** چون شکافد توبه آن را بهر کشت
- Nerede Şuayb gibi biri ki duasıyla dağı, ekin ekmek üzere toprak haline getirsin.
- چون شعیبی کو که تا او را دعا ** بهر کشتن خاک سازد کوه را
- Halil’in niyazı ve inanışı yüzünden güç ve olmayacak iş mümkün oldu.
- از نیاز و اعتقاد آن خلیل ** گشت ممکن امر صعب و مستحیل
- Yahut Mukavkıs’ın Peygamberden dilemesi üzerine taşlık yer, gayret güzel bir tarla haline geldi.
- یا به دریوزهی مقوقس از رسول ** سنگلاخی مزرعی شد با اصول
- Bunlar gibi o kötü adamın inkârı da aksine olarak altını bakır haline getirir, sulhu savaş yapar.
- همچنین بر عکس آن انکار مرد ** مس کند زر را و صلحی را نبرد
- Bu kötü kişi, çarpma kehribarıdır. Kabiliyetli toprağı bile taş topaç yapar. 1650
- کهربای مسخ آمد این دغا ** خاک قابل را کند سنگ و حصا