English    Türkçe    فارسی   

2
1681-1690

  • Olması için uzun gecelerde ağlayıp inlediğin, seher çağlarında niyaz ettiğin muradına;
  • آن که می‏گریی به شبهای دراز ** و انکه می‏سوزی سحرگه در نیاز
  • Eline girmedikçe günlerini karartan, boynunu iğ gibi incelten maksadına erişeceğine delâlet eder.
  • آن که بی‏آن روز تو تاریک شد ** همچو دوکی گردنت باریک شد
  • Temiz erler nasıl varını, yoğunu verirlerse sen de onu elde etmek için varını, yoğunu verdin;
  • و آن چه دادی هر چه داری در زکات ** چون زکات پاک بازان رختهات‏
  • Malını, mülkünü, uykunu feda ettin, yüzünün rengi kaçtı, hatta başından bile geçtin, bir kıl gibi kaldın;
  • رختها دادی و خواب و رنگ رو ** سر فدا کردی و گشتی همچو مو
  • Nice demdir ödağacı gibi ateşlere atıldın. Kaç kereler miğfer gibi kılıç önüne gittin! 1685
  • چند در آتش نشستی همچو عود ** چند پیش تیغ رفتی همچو خود
  • Bunlar gibi, yüz binlerce biçarelikler, âşıkların huyudur. Bunlar, sayıya gelmez ki!
  • زین چنین بی‏چارگیها صد هزار ** خوی عشاق است و ناید در شمار
  • Geceleyin bu rüyayı görünce gündüz oldu mu o ümitle günün aydınlanır.
  • چون که شب این خواب دیدی روز شد ** از امیدش روز تو پیروز شد
  • O alâmetler nerede acaba diye gözünü sağa, sola çevirir durursun.
  • چشم گردان کرده‏ای بر چپ و راست ** کان نشان و آن علامتها کجاست‏
  • Eyvah, gün geçer de o alâmetler zuhur etmezse diye yaprak gibi titrersin.
  • بر مثال برگ می‏لرزی که وای ** گر رود روز و نشان ناید به جای‏
  • Mahallelerde, pazarlarda buzağısını kaybetmiş adam gibi koşarsın. 1690
  • می‏دوی در کوی و بازار و سرا ** چون کسی کاو گم کند گوساله را