English    Türkçe    فارسی   

2
1693-1702

  • Söylersem bana gösterilen nişaneler kaybolur. Onlar kayboldu mu ben, öldüm gitti” dersin.
  • گر بگویم نک نشانم فوت شد ** چون نشان شد فوت وقت موت شد
  • Her atlının yüzüne dikkatle bakarsın. Baktığın adam, sana “ Bana deli gibi bakma be” der.
  • بنگری در روی هر مرد سوار ** گویدت منگر مرا دیوانه‏وار
  • Ben, bir sahip kaybettim. Onu aramaya yüz tuttum. 1695
  • گویی‏اش من صاحبی گم کرده‏ام ** رو به جستجوی او آورده‏ام‏
  • Ey atlı, devletin daimî olsun. Âşıklara acı, onları mazur tut” dersin.
  • دولتت پاینده بادا ای سوار ** رحم کن بر عاشقان معذور دار
  • Mademki gayretle aradın dikkatle baktın, bu işe adamakıllı sarıldın. Elbette bulursun. Bir işe ciddi bir suretle sarılan yanılmaz demişler.
  • چون طلب کردی به جد آمد نظر ** جد خطا نکند چنین آمد خبر
  • Ey iyi bahtlı, ansızın atlı gelir, seni sımsıkı kucaklar.
  • ناگهان آمد سواری نیک بخت ** پس گرفت اندر کنارت سخت سخت‏
  • Sen kendinden geçer, dostlarından ayrılırsın. Bu işten haberi olmayan da “ İşte sana riyakâr, işte sana münafık!” der.
  • تو شدی بی‏هوش و افتادی به طاق ** بی‏خبر گفت اینت سالوس و نفاق‏
  • Ne bilsin o, kendisinden geçen kişinin coşkunluğu nedir? Bu kimin vuslatı, nişanesi? Bilmez ki. 1700
  • او چه می‏بیند در او این شور چیست ** او نداند کان نشان وصل کیست‏
  • Bu nişane, gören kişinin hakkındadır. Başkasına bu nişane nereden zuhur edecek?
  • این نشان در حق او باشد که دید ** آن دگر را کی نشان آید پدید
  • Âşığa her an, ondan bir nişane görünmekte, canına can katılmaktadır.
  • هر زمان کز وی نشانی می‏رسید ** شخص را جانی به جانی می‏رسید