English    Türkçe    فارسی   

2
1707-1716

  • Bağdaki yaprakları, keklik ve karganın ötüşlerini sayabilir miyim?
  • می‏شمارم برگهای باغ را ** می‏شمارم بانگ کبک و زاغ را
  • Bunlar sayıya gelmez ama ben, sınanmış adamı ir şad etmek için sayıyorum.
  • در شمار اندر نیاید لیک من ** می‏شمارم بهر رشد ممتحن‏
  • Zuhal yıldızının nuhusetiyle Müşterinin saadeti, saymaya kalkışan da sayıya sığmaz.
  • نحس کیوان یا که سعد مشتری ** ناید اندر حصر گر چه بشمری‏
  • Fakat böyle olduğu halde bu ikisinin bazı tesirini, yani zarar ve faydalarını anlatmak yine lâzımdır. 1710
  • لیک هم بعضی از این هر دو اثر ** شرح باید کرد یعنی نفع و ضر
  • Bu suretle kaza ve kaderin eserlerinden cüzi bir miktarı saadet ve nuhuset ehlince anlaşılmış olur.
  • تا شود معلوم آثار قضا ** شمه ای مر اهل سعد و نحس را
  • Talihi Müşteri olan kişi, neşesinden, ululuğundan sevinir;
  • طالع آن کس که باشد مشتری ** شاد گردد از نشاط و سروری‏
  • Talihi Zuhal olan da şer işlere düşmemek için yaptığı şeyler de ihtiyat etmek lüzumunu anlar.
  • و انکه را طالع زحل از هر شرور ** احتیاطش لازم آید در امور
  • Yıldızı Zuhal olan kişinin ahvalini tamamıyla söylesem zavallı o yıldızının ateşinden yanar.
  • گر بگویم آن زحل استاره را ** ز آتشش سوزد مر آن بی‏چاره را
  • Padişahımız, bize “Allah’ı anın” diye ruhsat ve müsaade verdi; bizi ateş içinde gördü de nur ihsan etti. 1715
  • اذکروا الله شاه ما دستور داد ** اندر آتش دید ما را نور داد
  • Dedi ki: “ Filvaki ben, sizin beni anmanızdan müstağniyim. Beni tasvir etmek, övmek, anmak lâyık değil.
  • گفت اگر چه پاکم از ذکر شما ** نیست لایق مر مرا تصویرها