English    Türkçe    فارسی   

2
173-182

  • Bu nefsi Küll’ün ayağı bağlanmadan onlar her yaratılacak şeyin suretini biliyorlardı.
  • Feleklerden önce Zuhal yıldızını, tanelerden önce Ekmeği görmüşler;
  • Akılsız, gönülsüz fikirlerle dolmuşlar; askersiz, savaşsız galip gelmişlerdi. 175
  • O apaçık anlayış, onlara nispetle düşünüştür. Yoksa haddi zatında, bu sırdan uzakta kalanlara göre görüşün ta kendisidir.
  • Düşünüş; geçmişe, geleceğe dairdir. Bu ikisinden de kurtulunca müşkül hal olur
  • “Ruh üzümden şarabı, yoktan varı görür”
  • Onlar da keyfiyete düşecek olan her şeyi keyfiyetsiz görmüşler, madenden önce sağlamla kalpı fark etmişlerdir.
  • Üzüm yaratılmadan önce şaraplar içmişler, muhabbet sarhoşu olmuşlardır. 180
  • Onlar, sıcak temmuz ayında kışı, güneşin ziyasında gölgeyi görür.
  • Üzümün gönlünde şarabı, tamam yoklukta bütün varlığı müşahede ederler.