English    Türkçe    فارسی   

2
175-184

  • Akılsız, gönülsüz fikirlerle dolmuşlar; askersiz, savaşsız galip gelmişlerdi. 175
  • بی‏دماغ و دل پر از فکرت بدند ** بی‏سپاه و جنگ بر نصرت زدند
  • O apaçık anlayış, onlara nispetle düşünüştür. Yoksa haddi zatında, bu sırdan uzakta kalanlara göre görüşün ta kendisidir.
  • آن عیان نسبت به ایشان فکرت است ** ور نه خود نسبت به دوران رویت است‏
  • Düşünüş; geçmişe, geleceğe dairdir. Bu ikisinden de kurtulunca müşkül hal olur
  • فکرت از ماضی و مستقبل بود ** چون از این دو رست مشکل حل شود
  • “Ruh üzümden şarabı, yoktan varı görür”
  • روح از انگور می را دیده است ** روح از معدوم شی را دیده است‏
  • Onlar da keyfiyete düşecek olan her şeyi keyfiyetsiz görmüşler, madenden önce sağlamla kalpı fark etmişlerdir.
  • دیده چون بی‏کیف هر با کیف را ** دیده پیش از کان صحیح و زیف را
  • Üzüm yaratılmadan önce şaraplar içmişler, muhabbet sarhoşu olmuşlardır. 180
  • پیشتر از خلقت انگورها ** خورده می‏ها و نموده شورها
  • Onlar, sıcak temmuz ayında kışı, güneşin ziyasında gölgeyi görür.
  • در تموز گرم می‏بینند دی ** در شعاع شمس می‏بینند فی‏
  • Üzümün gönlünde şarabı, tamam yoklukta bütün varlığı müşahede ederler.
  • در دل انگور می را دیده‏اند ** در فنای محض شی را دیده‏اند
  • Gök, onların işret meclislerinde ancak bir yudumcuk içer. Güneş, ancak onların cömertliğiyle bu sırmalı libası giyer.
  • آسمان در دور ایشان جرعه نوش ** آفتاب از جودشان زربفت‌پوش‏
  • Onlardan iki dostu bir arada gördün mü bil ki onlar hem birdir, hem altı yüz bin!
  • چون از ایشان مجتمع بینی دو یار ** هم یکی باشند و هم ششصد هزار