- Sen ulaştırmaya mı geldin, yoksa ayırmaya mı?
- تو برای وصل کردن آمدی ** نی برای فصل کردن آمدی
- Kaadir oldukça ayrılığa ayak basma. Bence en hoşlanılmayan şey ayrılıktır.
- تا توانی پا منه اندر فراق ** أبغض الأشیاء عندی الطلاق
- Ben, herkese bir huy, herkese bir çeşit ıstılah verdim.
- هر کسی را سیرتی بنهادهام ** هر کسی را اصطلاحی دادهام
- Ona metih olan söz, sana zemdir; ona göre baldır, sana göre zehir!
- در حق او مدح و در حق تو ذم ** در حق او شهد و در حق تو سم
- Bizse temizden de münezzehiz, pisten de. Ağırlıktan da arıyız, çeviklik ve titizlikten de! 1755
- ما بری از پاک و ناپاکی همه ** از گران جانی و چالاکی همه
- Kullara ibadet edin diye emrettimse bir kâr, bir fayda elde edeyim diye değil, kullara ihsanlarda bulunayım diye.
- من نکردم امر تا سودی کنم ** بلکه تا بر بندگان جودی کنم
- Hintlilere, Hintlilerin sözleri metihtir. Sintlilere, Sintlilerin.
- هندوان را اصطلاح هند مدح ** سندیان را اصطلاح سند مدح
- Onların beni tespih etmeleriyle münezzeh, mukaddes olmam. Bu tespih incilerini saymakla kendileri temizlenirler.
- من نگردم پاک از تسبیحشان ** پاک هم ایشان شوند و در فشان
- Biz; dile, söze bakmayız; gönle hale bakarız.
- ما زبان را ننگریم و قال را ** ما روان را بنگریم و حال را
- Kalp huşu sahibiyse kalbe bakarız, isterse sözünde kulluk ve aşağılık olmasın! 1760
- ناظر قلبیم اگر خاشع بود ** گر چه گفت لفظ ناخاضع رود