- O apaçık anlayış, onlara nispetle düşünüştür. Yoksa haddi zatında, bu sırdan uzakta kalanlara göre görüşün ta kendisidir.
- آن عیان نسبت به ایشان فکرت است ** ور نه خود نسبت به دوران رویت است
- Düşünüş; geçmişe, geleceğe dairdir. Bu ikisinden de kurtulunca müşkül hal olur
- فکرت از ماضی و مستقبل بود ** چون از این دو رست مشکل حل شود
- “Ruh üzümden şarabı, yoktan varı görür”
- روح از انگور می را دیده است ** روح از معدوم شی را دیده است
- Onlar da keyfiyete düşecek olan her şeyi keyfiyetsiz görmüşler, madenden önce sağlamla kalpı fark etmişlerdir.
- دیده چون بیکیف هر با کیف را ** دیده پیش از کان صحیح و زیف را
- Üzüm yaratılmadan önce şaraplar içmişler, muhabbet sarhoşu olmuşlardır. 180
- پیشتر از خلقت انگورها ** خورده میها و نموده شورها
- Onlar, sıcak temmuz ayında kışı, güneşin ziyasında gölgeyi görür.
- در تموز گرم میبینند دی ** در شعاع شمس میبینند فی
- Üzümün gönlünde şarabı, tamam yoklukta bütün varlığı müşahede ederler.
- در دل انگور می را دیدهاند ** در فنای محض شی را دیدهاند
- Gök, onların işret meclislerinde ancak bir yudumcuk içer. Güneş, ancak onların cömertliğiyle bu sırmalı libası giyer.
- آسمان در دور ایشان جرعه نوش ** آفتاب از جودشان زربفتپوش
- Onlardan iki dostu bir arada gördün mü bil ki onlar hem birdir, hem altı yüz bin!
- چون از ایشان مجتمع بینی دو یار ** هم یکی باشند و هم ششصد هزار
- Onların sayıları dalgalar gibidir. Onlar rüzgâr, zahiren çoğaltır. 185
- بر مثال موجها اعدادشان ** در عدد آورده باشد بادشان