- Âşık ve hayran adamların ayak izleri, başkalarının izlerinden ayrılır, hemen belli olur.
- گام پای مردم شوریده خود ** هم ز گام دیگران پیدا بود
- Âşık, Ruh gibi bir ayağını yukardan aşağıya atar; bir ayağını fil gibi eğri büğrü basar. 1780
- یک قدم چون رخ ز بالا تا نشیب ** یک قدم چون پیل رفته بر وریب
- Bazen bir dalga gibi bayrak diker, yücelir. Bazen balık gibi suyun içinde gider, görünmez.
- گاه چون موجی بر افرازان علم ** گاه چون ماهی روانه بر شکم
- Bazen de remilcinin remil dökmesi gibi ahvalini toprak üstüne yazar.
- گاه بر خاکی نبشته حال خود ** همچو رمالی که رملی بر زند
- Musa nihayet onu bulup gördü. Dedi ki: “Müjdemi ver! Allah’tan izin geldi.
- عاقبت دریافت او را و بدید ** گفت مژده ده که دستوری رسید
- Hiçbir sebep ve tertip yolu arama; daralan gönlün ne isterse onu söyle!
- هیچ آدابی و ترتیبی مجو ** هر چه میخواهد دل تنگت بگو
- Senin küfrün, din, dinin can nuru. Sen emniyete erişmişsin; bütün bir cihan da senin yüzünden amanda. 1785
- کفر تو دین است و دینت نور جان ** ایمنی و ز تو جهانی در امان
- Ey “Allah dilediğini yapar” sırrına erişip o sırla her şeyden affedilmiş olan kişi; pervasızca yürü, dilini aç!
- ای معاف یفعل الله ما یشاء ** بیمحابا رو زبان را بر گشا
- Çoban “ Ey Musa, ben o halde, o sözden geçtim. Şimdi kendi gönlümün kanına bulandım.
- گفت ای موسی از آن بگذشتهام ** من کنون در خون دل آغشتهام
- Ben Sidret-ül Müntehâ’dan da aşmış, oradan bile yüz binlerce yıl öte gitmişim.
- من ز سدرهی منتهی بگذشتهام ** صد هزاران ساله ز آن سو رفتهام