- Kâfir yolculuğundan bir fayda görmez, ondan dolayı da bütün meyli toprağadır. 1810
- ز آن همه میلش سوی خاک است کاو ** در سفر سودی نبیند پیش رو
- Adamın yüzünü geriye çevirmesi, hırstan tamahtandır. Yüzünü yola çevirmesi; doğruluktan niyazdan.
- روی واپس کردنش آن حرص و آز ** روی در ره کردنش صدق و نیاز
- Büyümeye meyli olan her ot, büyüyüp durur, yaşar günden güne gelişir!
- هر گیا را کش بود میل علا ** در مزید است و حیات و در نما
- Fakat başını yere eğdi mi de günden güne küçülür, kurur, noksan bulur, mahvolur!
- چون که گردانید سر سوی زمین ** در کمی و خشکی و نقص و غبین
- Ruhunun meyli, yüceliklere ise yücelir durursun, varacağın yer de orasıdır.
- میل روحت چون سوی بالا بود ** در تزاید مرجعت آن جا بود
- Aksine olarak başını yere eğdin mi battın gitti, Hak “ Ben batanları sevmem” demiştir. 1815
- ور نگون ساری سرت سوی زمین ** آفلی حق لا یحب الآفلین
- Musa Aleyhisselâm’ın Ulu Allah’tan zalimlerin galip gelmelerindeki sırrı sorması
- پرسیدن موسی علیه السلام از حق تعالی سر غلبهی ظالمان
- Musa, “Ey kerem sahibi, ey her işi yapan, ey bir an zikri, uzun bir ömre bedel olan Allah!
- گفت موسی ای کریم کارساز ** ای که یک دم ذکر تو عمر دراز
- Bu balçık âleminde eğri büğrü bir iz gördüm. Gönül melekler gibi itiraz etti.
- نقش کژمژ دیدم اندر آب و گل ** چون ملایک اعتراضی کرد دل
- “Bir nakış yapıp ona fesat tohumunu ekmekteki maksat nedir?
- که چه مقصود است نقشی ساختن ** و اندر او تخم فساد انداختن
- Zulüm ve fesat ateşini alevlendirip mescidi de, secde edenleri de yakmakta ne hikmet var?
- آتش ظلم و فساد افروختن ** مسجد و سجده کنان را سوختن