- Musa, “Ey kerem sahibi, ey her işi yapan, ey bir an zikri, uzun bir ömre bedel olan Allah!
- گفت موسی ای کریم کارساز ** ای که یک دم ذکر تو عمر دراز
- Bu balçık âleminde eğri büğrü bir iz gördüm. Gönül melekler gibi itiraz etti.
- نقش کژمژ دیدم اندر آب و گل ** چون ملایک اعتراضی کرد دل
- “Bir nakış yapıp ona fesat tohumunu ekmekteki maksat nedir?
- که چه مقصود است نقشی ساختن ** و اندر او تخم فساد انداختن
- Zulüm ve fesat ateşini alevlendirip mescidi de, secde edenleri de yakmakta ne hikmet var?
- آتش ظلم و فساد افروختن ** مسجد و سجده کنان را سوختن
- Bir yalvarış için kan ve irin kaynağını coşturmak neden?” dedim. 1820
- مایهی خونابه و زردآبه را ** جوش دادن از برای لابه را
- Ben bunların aynı hikmet olduğunu biliyorum. Fakat maksadım, bu hikmetin büsbütün açığa çıkması ve benim açıkça görmem.
- من یقین دانم که عین حکمت است ** لیک مقصودم عیان و رویت است
- O yakîn bana “Sus” dediği halde görme hırsı “ hayır, coş!” demekte.
- آن یقین میگویدم خاموش کن ** حرص رویت گویدم نه جوش کن
- Sen, Meleklere sırrını gösterdin. Böyle bir lezzet, kahır ve minhete değer!
- مر ملایک را نمودی سر خویش ** کاین چنین نوشی همیارزد به نیش
- Âdemin nurunu Meleklere açıkça arz ettin, müşküllerini halleyledin.
- عرضه کردی نور آدم را عیان ** بر ملایک گشت مشکلها بیان
- Ölümün sırrını hasredilmen söyler, yaprağın hikmetini meyveler anlatır! 1825
- حشر تو گوید که سر مرگ چیست ** میوهها گویند سر برگ چیست