English    Türkçe    فارسی   

2
1835-1844

  • Yük için hamalların savaşlarına bak. Din işinde çalışma da böyledir. 1835
  • جنگ حمالان برای بار بین ** این چنین است اجتهاد کار بین‏
  • Rahatın aslı zahmet olduğu gibi acılıklar da nimetin önüdür.
  • چون گرانیها اساس راحت است ** تلخها هم پیشوای نعمت است‏
  • Cennet, hoşumuza gitmeyen şeylerle kaplanmış, cehennem de zevkimize giden şeylerle dolmuştur.
  • حفت الجنة بمکروهاتنا ** حفت النیران من شهواتنا
  • Ateşin aslı yaş ağaç olduğu gibi ateşe yanan da Kevser’e ulaşmıştır.
  • تخم مایه‏ی آتشت شاخ تر است ** سوخته‏ی آتش قرین کوثر است‏
  • Zindan da mihnetlere düşen adam, bir lokmanın, bir zevkin yüzünden düşmüştür.
  • هر که در زندان قرین محنتی است ** آن جزای لقمه‏ای و شهوتی است‏
  • Bir köşkte devlete erişen de bir savaş, bir mihnet karşılığı olarak o devleti bulmuştur. 1840
  • هر که در قصری قرین دولتی است ** آن جزای کارزار و محنتی است‏
  • Kimi altına, gümüşe sahip olmuş, zenginlikte naziri olmayan bir dereceye erişmiş görürsen, bil ki o, kazanma zahmetine sabretmiştir.
  • هر که را دیدی به زر و سیم فرد ** دان که اندر کسب کردن صبر کرد
  • Gözü açık olan bunları sebepsiz, Allah hikmeti olarak görür. Fakat mademki sen duygu âlemindesin, sebeplere kulak as!
  • بی‏سبب بیند چو دیده شد گذار ** تو که در حسی سبب را گوش دار
  • Sebeplere yapışmamak, onları görmemek makamı; ruhu tabayi âleminden kurtulmuş olanındır.
  • آن که بیرون از طبایع جان اوست ** منصب خرق سببها آن اوست‏
  • Bu çeşit adam, peygamberlerin mucizeleri çeşmesini sebepsiz görür. Onları, sudan, ottan meydana geliyor bilmez.
  • بی‏سبب بیند نه از آب و گیا ** چشم چشمه‏ی معجزات انبیا